19 Temmuz’u Unutmadık

(19.07.2016)

“Öyle bir gündü ki; dönemin Türkiye başbakanı Erdoğan Kıbrıs’ın kuzeyine ziyarete değil adeta çıkartma yapmaya geliyordu…

Öyle bir gündü ki; tüm yasal ve demokratik haklar bir bir çiğnenerek, insanlar çifte standartta maruz bırakılıyordu. Bir yanda Kıbrıs’ın kuzeyinde uygulanan neo-liberal politikaların temsilcisi Erdoğan’ı protesto etmek için toplanan insanlara, yerli işbirlikçilerin de desteğiyle, polis pervasızca müdahale ediyor, diğer tarafta onu desteklemek ve şükran sunmak için toplanan gruba polis karşı ses çıkartılmıyordu.

Öyle bir gündü ki; polis devletinin niteliklerini tanımlayabilecek tüm uygulamalar peşi sıra ortaya seriliyordu… Sendika binaları basılıyor, eylemciler gözaltına alınıyordu. Hamitköy çemberinde Erdoğan’ı protesto etmek isteyen grup abluka altına alınıyor, önü tıkanıyor ve eylemcilere hareket alanı tanınmıyordu. Bunun yanında polisler, eli silahlı askerler ve askeri helikopter tarafından takviye ediliyor, insanlara adeta göz açtırmayıp korku salınıyordu… Bir yanda bunlar yaşanırken diğer yanda da Erdoğan destekçileri herhangi bir müdahaleye maruz kalmadan şükranlarını sunuyordu.

Tüm bu yaşananlara rağmen, demokratik ve barışçıl bir şekilde eylemlerini sürdüren eylemciler, bu kez batırılan eski KTHY binası önünde toplanıp, pankartları, bayrakları, marşları ve sloganlarıyla protestolarını sürdürüyordu. Tam da bu noktada ve ortada hiçbir neden yokken polis, gözü kararmış bir halde eylemcilere saldırıyor, eşi benzeri görülmemiş kin, öfke ve nefretler yumruk ve tekme atarak şiddet uyguluyordu. Bazı eylemcilerin feci şekilde darp edildiği ve ciddi şekilde yara aldığı esnada hiçbir gerekçe yokken pankartlara müdahale edilerek el koyuluyordu. 6 eylemcinin kelimenin tam anlamıyla karga tulumba gözaltına alındığı günde polisler, eylemcilerin güvenliğini sağlamak yerine adeta terör estiriyordu…

Ancak, kendi halkını en ağır şekilde bertaraf edip, başka bir ülkenin başbakanının talimatları doğrultusunda hareket eden, o dönemin hükümeti gerek toplumsal açıdan gerekse de hukuki açıdan sert kaya çarpmıştı. Eylemcilerin kararlı duruşu, halkın desteği etrafında birleşerek yaşananların hukuki açıdan da dile getirebilmesine yol açtı. Bu yolun sonunda, haklılıkları dava sürecinde de geri adım atmamalarıyla birleşerek, polis şiddeti ve polis teşkilatının anti-demokratik tavrı, hem toplum vicdanı tarafından hem de yargı tarafından dava sürecinin ardından bir kez daha dile getirildi…

Yaşananların mahkeme sürecine taşınması, polisin eylemcilere dönük açtığı davalar şeklinde başlamıştı. Daha sonra davalar siyasi bir hal alsa da, polisin eylemcilere yaptığı müdahalenin yersiz olduğu mahkeme tarafından vurgulandı.

Netice itibariyle eylemcilerin ‘‘beraat’’ ettiği davada polisin ortaya koyduğu iddiayı ispatlayamadı ve kendi açtığı davadan haksız çıktı…

Eylemcilerin polise karşı açtığı dava sonucu, hem polis teşkilatı hem de darp eden polis memuru suçlu bulundu ve mahkeme tarafında, 3000 Türk Lirası ve yasal faiz olmak üzere maddi tazminata çarptırıldı.

Şu an aynı sürecin farklı bir hal aldığı bu dönemde 19 Temmuz 2011 günü yaşanan polis şiddetini de, anti demokratik müdahalelere çanak tutan işbirlikçileri de unutmadığımızı ve unutmayacağımızı bir kez daha dile getirmek istiyoruz.

Haklarımızın keyfi müdahalelerle gasp edilemeyeceği, hem kamu önünde hem de hukuki yolla vurgulandığını bir kez hatırlatır bu coğrafya da egemenlerin korku salıp, şiddetle bir yere varamayacağının ispatını bir kez daha vurgulamak isteriz…

19 Temmuz tarihi, Kıbrıslı Türk halkının kendi iradesini aradığı, egemen anlayışın polis şiddetine geçit vermediği ve bunun yanında Türkiyeli Halklarla dayanıştığı gündür…

Unutmadık, unutmayacağız…

Baraka Kültür Merkezi, Bağımsızlık Yolu, Toplumcu Demokrasi Partisi

Leave a Comment