
Bağımsızlık Yolu olarak, Kıbrıs’ın kuzeyinde Telekomünikasyon Dairesi’ne ait altyapının adım adım özelleştirilmesi ve dış bağlantılı sermaye yapılarının denetimine sokulması sürecinin karşısındayız. Geçtiğimiz gün Türk Telekom’un Kıbrıs’ın kuzeyinde 100 milyon dolarlık yatırım yapmak üzere yeni bir şirket kurduğuna dair haberler Türkiye’de açıkça duyurulmuş; ertesi gün ise “Fiber Dönüşüm Protokolü”nün imza töreni gerçekleştirilmiştir. Bahsi geçen bu şirketin kuruluşu, UBP-DP-YDP hükümetin büyük bir gizlilikle yürüttüğü, halktan ve hatta kamu kurumlarından sakladığı bir özelleştirme hamlesinin parçasıdır. İletişim altyapısı stratejik bir kamu hizmetidir ve özel şirketlere devredilmesi halkımızın iradesine vurulan bir başka darbedir.
İletişim hakkı, tıpkı eğitim, sağlık, enerji ve ulaşım gibi en temel kamu hizmetlerinden biridir. Bu hak, yıllardır sürdürülen neoliberal politikalar eşliğinde kâr amacı güden şirketlerin insafına terk edilmiş, iletişim altyapısına gerekli yatırım yapılmamış ve Telekomünikasyon Dairesi bilinçli olarak işlevsizleştirilmiştir. Bugün ise “yüksek hızlı internet yatırımı” ve “bilişim adası” masallarıyla pazarlanan süreç, gerçekte halkın tüm haberleşme ve veri akışını, sansür mekanizmalarına açık hale getirebilecek bir peşkeş projesi olma potansiyelini taşımaktadır. Görünürde bir “fiber dönüşüm protokolü” olarak lanse edilen bu girişim, aslında Kıbrıs’ın kuzeyindeki bütün telekomünikasyon altyapısının özel bir şirkete devredilmesi riskini barındırmaktadır. Protokolün içeriği kamuoyuna açıklanmamış, kimlerin imzaladığı, hangi şartların kabul edildiği, hangi denetim mekanizmalarının öngörüldüğü konusunda tek bir şeffaf bilgi dahi paylaşılmamıştır. Halkın gözü önünde değil, kapalı kapılar ardında pazarlıklarla yürütülen bu süreç halkın varlıklarını peşkeş sürecinden başka bir şey değildir.
Dijital altyapının devri ne anlama gelir?
Bugün bir ülkenin dijital altyapısını elinde tutan, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda siyasi kontrol gücünü de elinde tutar. Bir özel şirketin – hele ki merkezi dışarıda olan ve kamu yararıyla hiçbir bağ taşımayan bir şirketin eline geçen iletişim altyapısı şu anlamlara gelir: Sansür, izleme ve fişleme, fahiş fiyatlar, kamu kaynaklarının gaspı. İletişim altyapısının devriyle; muhalif seslerin susturulması, internet erişiminin merkezi olarak kısıtlanması, “teknik gerekçelerle” platformlara erişimin engellenmesi kolaylaşır. Kimin neye eriştiği, ne yazdığı, neyle ilgilendiği dış denetim altında toplanabilir; halkın dijital özgürlüğü ortadan kalkar. “Yatırım yaptık” bahanesiyle internet, telefon ve veri hizmetlerinin fiyatları katlanarak artar. Bu da dijital uçurumu daha da derinleştirir; yoksullaşan emekçiler bilgiye erişemez hale gelir. Kamu zarar ederken bir avuç şirket kâr eder.
Halkın olan hiçbir varlık, hiçbir protokol, hiçbir şirket için pazarlık konusu yapılamaz. Bugün sorulması gereken soru şudur: Bu protokolde tam olarak ne devredilmiştir? Bu şirketle yapılan sözleşmede halkın çıkarlarını koruyan bir madde var mıdır? AKSA ile yapılan kıyak sözleşmeleri ve halkımızın sırtına vurulan kamburu, Ercan havaalanının özelleştirilmesi, Emrullah Turanlı’ya geçilen kıyakların bedelini emekçilerin ödemesi ve buna benzer daha bir çok örneği göz önünde bulundurduğumuzda, bu protokolün altından çıkacak olanları tahmin etmek güç değildir. İletişim altyapısının devri irade devridir. Bu adım yalnızca kamusal bir hak olan iletişimin bir özelleştirilmesi değil, halkımızın dijital haklarının elinden alınmasıdır.
Üstelik bu, hiçbir kamuoyu denetimine açık olmadan, hiçbir toplumsal platformda tartışılmadan yapılmaktadır. Bu, açıkça halkın iradesinin çiğnenmesidir.
Bağımsızlık Yolu olarak şunu net bir şekilde ifade ediyoruz:
İletişim kamusal bir haktır, özelleştirilemez. İletişim altyapısı şirketlere devredilemez!
Tüm protokoller derhal kamuoyuna açıklanmalı ve iptal edilmelidir!
Telekomünikasyon Dairesi’nin işlevsizleştirilmesine son verilmeli ve iletişim altyapısı için kamu eliyle yatırım yapılmalıdır!
Telekomünikasyon alanı demokratik planlama ilkeleriyle, halkın ortak çıkarının gözetildiği bir modelle kamusal hale getirilmelidir. Emekçinin partisi Bağımsızlık Yolu olarak, halkın haberleşme hakkını, verisinin güvenliğini ve dijital egemenliğini kâr uğruna çiğnemek isteyen her türlü teslimiyet politikasına karşı, kamucu bir anlayışla mücadele etmeye devam edeceğiz. Halkın olanı halka geri kazandırmak için örgütlü halk mücadelesini büyüteceğiz!
Bağımsızlık Yolu (a)
Umut Ersoy
Genel Sekreter