Özkızan: Memleketteki Bütün Sorunlar Bir Anda Asgari Ücret Artışının Üzerine Boca Edildi!

Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, İşveren Sendikası temsilcisi Cengiz Alp’in, asgari ücretin artışıyla birlikte “işsizlik de artacak” çıkışını hatırlatarak, “memleketteki bütün sorunlar bir anda asgari ücret artışının üzerine boca edildi” ifadelerini kullandı.

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu ve Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, Emeğin Gündemi programında “Asgari Ücret ve Kıbrıs’ın Kuzeyinde Kapitalizm” konularını irdelediler.

Özkızan: Memleketteki Bütün Sorunlar Bir Anda Asgari Ücret Artışının Üzerine Boca Edildi

Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan programda yaptığı açıklamada, sermaye çevrelerinin asgari ücret artışını hayat pahalılığı ve işsizlik gerekçesiyle hedef almasını eleştirerek, bu durumun ülkedeki emek mücadelesinin yetersizliğinden kaynaklandığını vurguladı. Özkızan, asgari ücretin yükselmesinin hemen ardından piyasada ürünlere zam geleceği ve hatta işsizliğin artacağı yönündeki söylemlerin, sermaye temsilcileri tarafından pompalanan bilindik argümanlar olduğunu belirtti. İşveren temsilcisi Cengiz Alp’in “işsizlik de artacak” çıkışını hatırlatan Özkızan, “memleketteki bütün sorunlar bir anda asgari ücret artışının üzerine boca edildi” ifadelerini kullandı.

Halkın Mücadelesi Başarıyı Getirecek, Asgari Ücret En Düşük Kamu Maaşına Eşitlenmeli

Asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi talebinin halk sahiplendikçe başarıya ulaşacağını dile getiren Özkızan, “bir tek biz uğraşırsak başarıya ulaşmayacak. O yüzden bu talepler umarız günü gelir de Bağımsızlık Yolu’nun talep ettiği unutulur, halkın talebi haline gelir. Bizim zaten niyetimiz odur” dedi.

Sermaye kesiminin bu denli cüretkâr olmasının sebebinin emek mücadelesinin güçsüzlüğü olduğunu savunan Özkızan, 1970’ler ve 80’lerde Kıbrıs’ın kuzeyinde böyle bir cüretin görülemediğini, sermayenin daha dolaylı yollardan veya çok daha stratejik meseleler söz konusu olduğunda konuştuğunu hatırlattı.

Asgari Ücret Tartışması Sadece Bir Artıştan İbaret Değil, Hayat Ucuzlatılmalı!

Son asgari ücret tartışmasının çok faydalı olduğunu düşündüğünü belirten Özkızan, bu tartışmanın sadece asgari ücret artışıyla sınırlı kalmaması gerektiğini vurguladı. Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Başkanı Zeki Çeler’in “bizi seçin, biz daha iyisini yaptık, yaparız” söylemine ithafen, dörtlü koalisyon döneminde Çalışma Bakanı iken asgari ücrete hayat pahalılığının %12.12 altında artış verildiğini hatırlatarak, “bu bilginin yalan olduğunu bir kenara bırakalım, bu bilgi doğru olsaydı bile bizim için tatmin edici olmazdı. Çünkü biz, haklı olarak vatandaşın da sorduğu gibi asgari ücret artırılsa bile hayat ucuzlatılmadığı müddetçe halkın durumunun düzeltilemeyeceğini biliyoruz” ifadelerini kullandı. Hayatın nasıl ucuzlatılacağı sorusuna sermaye kesimlerinin sadece asgari ücret zamanında sorduğunu, ancak cevap verme zahmetinde bulunmadıklarını belirten Özkızan, Bağımsızlık Yolu olarak bu soruya cevap verebileceklerini ve bunun için Kıbrıs’ın kuzeyindeki kapitalizmi anlamak gerektiğini düşündüklerini kaydetti.

Asgari Ücret Artışı Bir Kazanım ve Örgütlü Mücadelenin Eseri

Asgari ücret artışının kendi başına olmadığını, bunun ciddi bir kazanım olduğunu vurgulayan Özkızan, bu süreçte sosyal medyadan başlatılan özel bir kampanyanın yanı sıra, kamu çalışanları sendikalarının bir önceki asgari ücret belirleme sürecinde sokağa çıkabileceklerini göstermelerinin etkili olduğunu ifade etti. Artık sermaye ve hükümetin karşısında sadece “ağlayan özel sektör çalışanları” olmadığını, kamu sendikalarının da bu konuda bir irade ortaya koyduğunu belirten Özkızan, özellikle asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi talebi etrafında birleşen özel sektör çalışanlarının da bu kazanımda önemli rol oynadığını dile getirdi. Seçimlerin yaklaşmasının da bir etken olduğunu ancak, tek başına açıklayıcı olmadığını belirten Özkızan, “başardık diyebiliriz. Bu asgari ücrette en azından hayat pahalılığı oranında olsun artış almayı başardık. Bu bir başarıdır” dedi.

Sermaye Enflasyonla İlgili Yalan Söylüyor

Basın Emekçileri Sendikası (Basın-Sen), Güç-Sen ve Hak-Sen’in asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi talebini yükseltmelerinin, kamu sendikalarının mazeretinin kalmadığını gösterdiğini belirten Özkızan, sermayenin “asgari ücretlinin cebine para girerse enflasyon olur” söylemlerini ise “enflasyon yalanları” olarak nitelendirdi. Özkızan, “Bu para asgari ücretlilerin cebine girmediğinde nereye gidiyor? Patronun cebine giriyor. Yani orada bir değer var aslında. Buhar olup uçmuyor. O artışı vermediğinizde orada bir değer yaratılmış. Bunu sizinle paylaşmak istemiyor sadece” dedi.

Enflasyon Değil, Eşitsizlik Krizi!

Enflasyonun arz sıkıntısı, talep artışı veya Türk lirası kaynaklı olabileceğini belirten Özkızan, Kıbrıs’ın kuzeyinde bu durumların hiçbiri yaşanmadığını belirtti. Ekonominin sterlin, dolar, euro cinsinden büyüdüğünü, istihdamın arttığını ancak, zenginlerin zenginleşmeye devam ettiğini, küçük işletmelerin kapandığını ve esnafın zor durumda kaldığını ifade etti. Özkızan, “Ortada sanki bir miktar para var da asgari ücretlinin cebine koymazsak buharlaşıp uçacak da enflasyon da aşağı inecek gibi bir algı var aslında. Oysa ki öyle olmadığını görüyoruz. Çünkü zenginler zenginleşmeye devam ediyor. Yine onların gelirleri artıyor” diyerek, yaşanan durumun bir enflasyon krizi değil, bir eşitsizlik krizi ve paylaşım meselesi olduğunu vurguladı.

Ülkede büyük işletmelerin piyasayı tekelleştirdiğini ve küçük işletmeleri kapanmaya zorladığını belirten Özkızan, asgari ücret artışının işsizliğe yol açacağı söylemlerinin doğru olmadığını, aksine işletmelerin muazzam şekilde açıldığını ve işçi sayısının arttığını dile getirdi. Ancak bu sürecin küçük işletmelerin ve esnafın kapanmasıyla sonuçlandığını, bunun da büyük işletmelerin piyasayı ele geçirmesinden kaynaklandığını söyledi. Asgari ücretliye ve kamu çalışanına verilen paranın dönüp dolaşıp büyük sermayenin cebine gittiğini, çünkü insanların harcamak zorunda oldukları giderlerin büyük bir çoğunluğunun bu büyük işletmelere aktığını ifade etti.

Yabancılara Daha Az Maaş Verilirse, Sizin Maaşınızı Aşağıya Çekecek!

Özkızan, 15 yıl önce kamu çalışanlarının maaşlarının düşürülmesiyle her şeyin çok güzel olacağının söylendiğini, ancak bunun özel sektör çalışanlarının refahına yaramadığını hatırlattı. Şimdi ise “yabancı uyruklara daha az maaş verelim ki özel sektör çalışanlarının artışını verebilelim” söylemlerinin benzer bir yanılgı olduğunu belirtti. Yabancılara daha az ücret verilmesinin vatandaş olan özel sektör çalışanlarının işine yaramayacağını, aksine büyük işletmelerin daha fazla yabancı uyruklu istihdam etmek isteyeceklerini, bunun da vatandaş olan çalışanları göç etmeye, işsiz kalmaya veya daha düşük maaşları kabul etmeye zorlayacağını vurguladı. “Yabancı uyruklulara daha az maaş verilirse bu sizin de maaşınızı aşağı çekecek. Yani bencilce bir duyguyla dahi olsa kabul etmememiz gereken bir şeydir bu” dedi.

Siyasi Görüş Ayrılıklarını Bir Kenara Bırakıp Emekçiler Birleşmeli!

Özkızan, Kıbrıs’ın kuzeyindeki emek-sermaye çelişkisinin hayatın gerçeği olduğunu belirterek, siyasi görüşü ne olursa olsun faşistler ve aşırı uçtakiler hariç herkesi bu konuda birleşmeye çağırdı. “Sağcısınız, solcusunuz, UBP’ye oy verirsiniz, DP’ye oy verirsiniz, CTP’ye, TDP’ye, Bağımsızlık Yolu’na… Eğer emekçiyseniz veya esnafsanız veya küçük işletme sahibiyseniz bu konuştuğumuz konular bizi birleştiren konulardır” diyen Özkızan, servet vergisi talep etme, asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi ve özel sektörde 10 ve üzeri işçi çalıştıran iş yerlerinde sendikasız işçi çalıştırılmasının yasaklanması gibi talepler etrafında birleşilmesi gerektiğini vurguladı.

Özkızan son olarak, “Bizim için bu memleketteki asıl bölünme egemenlerle halk arasındaki bölünmedir. Sermaye ile emekçi arasındaki bölünmedir ki bu emekçiye küçük işletme sahipleri esnaf da dahildir. Ultra zenginlerle asgari ücrete artış birazcık artış yapılsın diye her gün sayfasını yenileyen insanlar arasındaki mücadeledir. Rafta eli uzanırken markette iki kere düşünen insanla özel uçağı olan insanlar arasındaki mücadeledir. Siyasi görüşümüzün ne olduğunun önemi yoktur. Bu sizin hayat gerçekliğinizdir. Bu sizin varoluşsal kimliğinizdir” sözleriyle açıklamasını tamamladı.

Rahvancıoğlu: Asgari Ücret Miktar Değil, Yöntem Tartışmasıdır!

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu programda yaptığı açıklamada, asgari ücret tartışmalarının özünde bir miktar değil, yöntem tartışması olduğunu belirterek, sermaye çevrelerinin hayat pahalılığını kabul edip asgari ücretin hayat pahalılığında artırılamayacağını söylemesinin “tuhaf” olduğunu dile getirdi. Rahvancıoğlu, bu durumun sermayenin karını artırma amacının açıkça ifade edilmesi anlamına geldiğini vurguladı.

Asgari Ücretin Belirlenmesi Yasal Bir Çerçeveye Bağlanmalı

Asgari ücretin belirlenme yönteminin kalıcı bir kazanım olarak yasal bir çerçeveye bağlanması gerektiğini savunan Rahvancıoğlu, “Mevcut asgari ücret belirleme yönteminde işçi, işveren ve devlet temsilcileri oturup bir karar alıyorlar ve onların aldığı veya almadığı karar bizim hayatımızı etkiliyor. Halbuki biz bunu belli bir yasal kazanım haline getirirsek, oraya gerçekten iyi niyetli birinin gelip veya kötü niyetli birinin gelip düşük veya yüksek asgari ücret belirleme şansını elinden almış oluruz” dedi. Rahvancıoğlu, bu nedenle Bağımsızlık Yolu olarak asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesini talep ettiklerini ve bir ülkenin emek hareketinin kazanımlarının yasalar ve kabul edilen uygulamalar üzerinden gerçekleştiğini ifade etti.

Emek-Sermaye Bilinci Artıyor

Bağımsızlık Yolu’nun 2016 yılından itibaren bu süreçle yakından ilgilenmeye başlamasıyla birlikte hem kamu sendikalarının duyarlılığının arttığını hem de “sendikasız çalıştırmak yasaklansın” sloganıyla ortak eylemler düzenlendiğini belirten Rahvancıoğlu, son asgari ücret sürecinde birçok kamu sendikasının “asgari ücret en düşük kamu maaşına eşitlensin” talebini sahiplenmesinin, emek-sermaye bilincinde ciddi bir evrimi gösterdiğini kaydetti.

Rahvancıoğlu, asgari ücret tespit masasında yer alan HÜR-İŞ sendikasının geçmişte çok olumsuz asgari ücret artışlarına oy birliğiyle “evet” dediğini hatırlatarak, “özellikle son iki yıldır ve son iki asgari ücrette HÜR-İŞ’in neredeyse sanki tüm üyeleri özel sektör çalışanıymışçasına büyük bir can hıraş çaba harcadığını, bunu davaya taşıdığını, eylemler organize ettiğini, sürekli olarak televizyona çıktığı zaman bu konuyu konuştuğunu” dile getirdi. Rahvancıoğlu, hiçbir üyesi asgari ücretli olmayan bir sendikanın bu denli aktif olması, masadaki sendikanın duyarlılığının nereden nereye geldiğinin bir göstergesidir dedi.

Özel Sektör Çalışanı Açısından Hayat Hala Bir “Cehennem”

Özel sektör çalışanı açısından hayatın hala bir “cehennem” olduğunu vurgulayan Rahvancıoğlu, ancak 5-6 yıl öncesine göre gelinen noktanın önemli olduğunu vurguladı. “Aldığımız mesafe hiçbir şeydir. Ama önemli olan yönün ne tarafa olduğudur. Buna daha fazla yüklenirsek hedeflediğimiz yere daha fazla yaklaşma şansımız var” diyerek mücadelenin devamının önemine dikkat çekti.

Hayat Pahalılığı Asgari Ücretten Bağımsız!

Rahvancıoğlu, son 15 yılda asgari ücretin çoğu zaman hayat pahalılığının altında artış aldığını ve zamların devam ettiğini, hatta son 6 ayda asgari ücret artmazken hayatın %17.79 pahalılaştığını belirtti. Ülke tarihinde 2 yıla yakın asgari ücretin artmadığı dönemler yaşandığını ancak hayatın pahalılaşmaya devam ettiğini hatırlatarak, “Hayat asgari ücret artmazken de pahalılanıyor. Evet asgari ücret artacağında veya arttıktan sonra sermayedarlar, kendilerinin hiçbir şekilde ne sendikal anlamda ne hükümet anlamında ne de toplumsal anlamda baskı altında olmamalarından kaynaklı olarak hoyratça kar oranlarının düşmemesi için fiyatları artırıyorlar. Evet artırıyorlar ama fiyatları artırıyor olmalarının sebebi asgari ücret değil, artırabiliyor olmalarıdır” ifadelerini kullandı. Rahvancıoğlu, 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren asgari ücret artışlarının büyük bir oranla hayat pahalılığının altında kaldığını gösteren grafiklere değinerek, “Yakın tarihimizin en düşük asgari ücret artışı, hayat pahalılığının en çok altındaki asgari ücret artışı, dörtlü koalisyon döneminde oldu. O da işin ironisi. Çünkü öyle bir postmodern dönemde yaşarız ki ne yaptığınız değil, kendinizi ne kadar övdüğünüz akılda kalıyor” dedi. 15 yıllık tarihte sadece yaklaşık 1 yıllık bir dönemde asgari ücret artışının hayat pahalılığının bir miktar üzerinde verildiğini, geri kalan ezici çoğunluğun ise hayat pahalılığının altında olduğunu belirten Rahvancıoğlu, bunun enflasyonun sebebinin asgari ücret olmadığını kanıtladığını vurguladı.

Küçük İşletmeleri Devlet Tarafından Desteklenmeli

Küçük işletme sahiplerinin asgari ücret artışından etkilendiği ve bu nedenle işçi çıkarmak ya da işletmelerini kapatmak zorunda kaldıkları yönündeki endişeleri anladığını ifade eden Rahvancıoğlu, “Bu gerçekten de küçük işletmeler için doğrudur. Yani gerçekten de bir asgari ücret artışı küçük işletmeleri etkiler” dedi. Bu nedenle Bağımsızlık Yolu olarak asgari ücret artışı talep ederken, sürekli olarak 10 kişiden az çalışanı olan işletmelerin desteklenmesi, 10 kişiden fazla çalışanı olanların ise desteklenmemesi gerektiğini dile getirdiklerini belirtti.

Ekonomi Büyüyor ve Tekelleşiyor

Rahvancıoğlu, ülke ekonomisinin büyüdüğünü, işletme sayısının ve işçi sayısının arttığını, hatta işçi sayısındaki artışın son yılda önceki dört yıla eşit olduğunu istatistiklerle ortaya koydu. İşletme başına düşen işçi sayısının da arttığını, bunun iş yerlerinin ekonomik gücünün yükseldiğini gösterdiğini belirtti. Ancak bu büyümenin küçük işletmeleri değil, büyük işletmeleri güçlendirdiğini vurguladı.

2018’den 2023’e kadar olan süreçte esnafın yani 1-10 kişi arası çalıştıran işletmelerin, ortalama işçi sayısının 2.65’ten 1.98’e düştüğünü, yani esnafın yanında çalışan kişi sayısının azaldığını, hatta bir kişiye düştüğünü gözler önüne serdi. Buna karşılık 50’den fazla çalışanı olan büyük işletmelerin ortalama işçi sayısının 185’ten 208’e çıktığını belirtti. Rahvancıoğlu, “Anlamamız gereken şey esnaf batıyor. Evet. Esnaf batıp büyüklerin yanında çalışmaya gidiyor. İş yerindeki yoğunlaşmanın artması demek sermayenin merkezileşmesinin artması demektir” dedi. Bu durumun, asgari ücret artışının küçük işletmeleri etkilerken, büyük ve sermayesi güçlü işletmeleri etkilemediğini gösterdiğini ifade etti.

Hanehalkı Bütçesinde %30 Rahatlama Mümkün!

Rahvancıoğlu, hanehalkı harcamalarına ilişkin istatistikleri paylaşarak, konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlara toplam harcamanın %21.6 olduğunu, bunun makul oranının %15 olması durumunda %6.6’sının cebimizde kalacağını belirtti. Gıda ve alkolsüz içeceklere harcanan paranın %20.5 olduğunu, kooperatifleşme yoluyla bunun %8.5’unun cebimizde kalabileceğini söyledi. Ulaştırmaya giden %18’lik harcamanın kamusal toplu taşıma sistemiyle %11.5’unun cebimizde kalabileceğini hesapladı. Eğitim ve sağlığa harcanan paranın ise anayasal hak olarak tamamen sıfırlanması gerektiğini savundu.

Tüm bu kalemler toplandığında hanehalkı bütçesinde %30’luk bir rahatlama sağlanabileceğini vurgulayan Rahvancıoğlu, “Ha asgari ücreti %30 arttırmışsınız, ha hayatı %30 ucuzlatmışsınız. Hiç asgari ücreti arttırma sen. Ama sosyal konut yap, Aksa’yı kamulaştır, kooperatifleşme yoluyla gıdayı ucuzlat, toplu taşıma yap, eğitim ve sağlık hizmetini kamusal ücretsiz sağla. Hiç asgari ücreti arttırma. Çünkü benim zaten oraya giden %30 cebimde kalacak ve biz halk olarak onu başka yere harcayabileceğiz” dedi.

Patronlara İstediklerini Vermemeliyiz

Rahvancıoğlu, yabancı uyruklu işçilere daha az maaş verilmesi uygulamasının, işverenlere %30 daha ucuza çalıştırma imkanı sağlayacağını ve bunun da mevcut yabancı işçi sayısının iki katına çıkmasına neden olacağını savundu. “Bu hümanizmle bir ilgisi yok. Sosyalizmle de bir ilgisi yok. Çok basit bir aritmetikten bahsediyor. Siz onun ücretini azalttınız diye gelmekten vazgeçmeyecek yabancı. Çünkü onun ülkesindeki koşullar daha kötüdür” diyen Rahvancıoğlu, sermayedarların daha ucuza çalıştırabildikleri sürece dünyanın her yerinden işçi ithal edeceklerini belirtti.

“Özellikle sosyalistlere ve hümanistlere değil, ırkçılara, yabancı düşmanlarına sesleniyorum… Sağcılara, UBP’lilere, YDP’lilere sesleniyorum. Oturun ve düşünün. Eğer patronların bu istediğini verirseniz memlekette sizin yürüyecek yeriniz kalmayacak. Çok nettir yani” sözleriyle, yabancı işçilerin daha ucuza çalıştırılmasının tüm emekçilerin aleyhine olacağı konusunda uyardı.