Ayfodi Tepesine Verilen Taş Ocağı İzni Derhal İptal Edilsin!

Bağımsızlık Yolu olarak bizler, ekososyalist bir düşünceyi benimseyerek insanın doğaya hükmettiği değil, doğanın bir parçası olduğu sürdürülebilir bir toplumsal düzende yaşaması gerektiğine inanıyoruz. Doğaya yapılacak olan her tür müdahale, eninde sonunda canlı yaşamına bir şekilde etki edecektir. Bu sebeple bu müdahalelerin ya hiç yapılmaması ya da minimumda tutulması gerekmektedir.

Adamızda, taş ocakçılığı uzun yıllardan beridir yapılmaktadır. Bu ocaklardan çıkan malzeme, barınma ve altyapı alanlarında kullanılmaktadır. Ancak belli bir planlamanın olmaması ve sermayenin kar hırsıyla doğayı katletme pahasına, yeterli denetim olmadan taş ocakçılığı yapılması, bu ocakların mevcut olduğu Girne Sıradağlarının doğasının aşırı bir şekilde bozulmasına sebep olmuştur. Bize göre yapılması gereken, Girne Sıradağlarının Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesi, planlı bir şekilde, ihtiyaca göre bu ocakların kullanılması ve gereksiz olanların rehabilite edilerek kapatılmasıdır. Ayrıca adamızın sınırlı doğal kaynakları dikkate alınarak, kil, tuğla gibi malzemelerin ihracatı derhal yasaklanmalıdır. Taş ocağı işletmesinin, özel şirketlerce yapılması da yasaklanmalı, kooperatif veya kamu eliyle hem doğaya, hem işçi sağlığına hem de civar köylerdeki yaşama özen gösterilerek, en teknolojik ve ekolojik yöntemlerle, sadece halkın ihtiyacı kadar ocakçılık yapılmalıdır.

Çünkü mevcut taş ocaklarında kullanılan patlatma yöntemi çevredeki hayvanlara ve ağaçlara geri dönüşsüz zararlar vermekte, yakınlardaki köy yaşamını, insanların köylerini terk etmesine yol açacak denli olumsuz etkilemektedir. Taş ocaklarına gidip gelen ve hiçbir şekilde denetlenmeyen kamyonlar, köylülerin huzurunu ve yollarını bozmakla kalmayıp trajik trafik kazalarına da sebep olmaktadır.

Taş ocaklarında çalışanların toza ve gürültüye maruz kalmasından kaynaklı pnömokonyoz ve işitme kaybı gibi meslek hastalıkları oluşmakta hatta işçiler, çok uzun saatler ve gereken önlemler alınmadan çalıştırıldığından ölümlü iş kazaları meydana gelmektedir.

Barınma konusunu ele alırsak, Kıbrıs’ın kuzeyinde birçok boş ve/veya yarım inşaat halinde konut olmasına rağmen, inşaat sermayesine hâlâ konut yapılması için izin veriliyor. Aynı zamanda ekonomik kriz bahane edilip, yabancılara konut satışı artırılarak yine inşaat sermayesinin para kazanması sağlanıyor. Diğer yandan evi ol(a)mayan bir çok insanımız ise yapılan konutların pahalı olması dolayısıyla, ev sahibi değil kiracı olarak barınma ihtiyacını karşılayabiliyor. Ülkemizdeki kullanılmayan konutlar, ihtiyacı olanlara tahsis edilerek, konut ihtiyacı en aza indirilebilir. İhtiyaç halinde de devletin yapacağı sosyal konut projeleri devreye konabilir ve inşaat atıklarının geri dönüşümü gibi alternatif malzemeler de kullanılabilir. Bunun yanında yabancılara konut satışının da durdurulması gerekmektedir.

Ülkemizde, toplu ulaşımın olmaması, özel araçların kullanımını mecburi hale getiriyor. Her gün yollarımızda artan özel araç sayısı, gün geçtikçe mevcut yollarda trafiğin tıkanmasına sebep olmakta ve yeni ve daha büyük yollara ihtiyacı doğurmaktadır. Oysa toplu taşımacılığın geliştirilerek, halkın kullanmasının teşvik edilmesiyle trafik rahatlayacak ve daha çok ve büyük yolların yapılmasına ihtiyaç duyulmayacaktır. Ayrıca deniz yoluyla toplu taşımacılık ve güneş enerjisi ile çalışan hafif raylı sistemlerin kurulmasıyla, kara yollarına olan ihtiyaç büyük ölçüde azalacaktır.  

Yukarıda saydıklarımızın yapılması halinde barınma ve altyapı için daha az malzeme ihtiyacı olacak ve bu malzeme de daha az taş ocağından sağlanabilecektir. Böylece gereksiz taş ocakları rehabilite edilerek kapatılacak ve doğamızın bozulmasının önüne geçilecektir. Aynı zamanda dağlarımızın oyulmasıyla meydana gelen kötü görüntüden de eser kalmayacaktır. Tarihi dokusu ve güneşiyle turistik açıdan çekiciliği olan adamıza gelen turistleri daha güzel bir manzarayla karşılayacağız. Trafikte daha az araç olması sayesinde atmosfere salınan egzoz gazları azalacak, bu sayede daha temiz hava soluyabileceğiz.

Bütün bunlar ortada dururken, hem tarihi hem de coğrafi açıdan önemli bir değerimiz olan, Natura 2000 koruma alanında bulunun Büyükkonuk köyünün, doğal mağara, tünel ve şapel gibi zenginlikleri barındıran Ayfodi Tepesine yeni bir taş ocağı izni verilmesi, oranın doğasının ve güzelliklerinin yok edilmesi anlamı taşımaktadır. Ve hükümet edenlerin, doğanın ve halkın değil, her ikisini de sömüren sermayenin safında olduğunu bizlere bir kez daha göstermektedir. Doğamız, zaten yeterince fazla olan taş ocaklarına bir yenisinin daha eklenmesini kaldıramayacak durumdadır. Bağımsızlık Yolu olarak tüm doğa severlere taş ocakları konusunda mücadele çağrısı yaparken, hükümetten bu izni derhal iptal etmesini talep ediyoruz. Aksi durumda elimizden gelen her türlü meşru mücadeleyi göstereceğimizi bildiririz.

Bağımsızlık Yolu