Bağımsızlık Yolu Kıbrıs adasında dönüştürücü gücün kimlik değil sınıf mücadelesi vermekte olduğunu savunur. Bu iddia ekoloji, kadın, gençlik, insan hakları, barış, lgbti+ gibi kimlik temelli alan mücadelelerinin reddinden değil bilakis bu mücadelelerin sınıfsal bir zemin ve ideolojik bir koordinasyonla verilmesinin hem alanda kazanımlar için, hem de toplumsal bir dönüşümün başarısı ve birleştiriciliği için zaruri olduğunun bilincinden kaynaklanır. Günümüz kapitalizmi emekçileri kimlikleri kullanıp bölerek birbirlerine düşman kılmaya ve emek mücadelesini birleşemez hale getirmeye çalışmaktadır. Ortadoğu, Afrika ve Orta Asya’da emperyalist politikalarla yıllar içinde oluşan adaletsiz ve eşitsiz yapılara karşı oluşan halkların öfkesini mezhepsel, dini ve etnik kimlikleri bir savaş aracına dönüştürerek sönümlendirmeye çalışmaktadır.
Avrupa’da neoliberal küreselleşme politikaları ile giderek gelir eşitsizliğinin büyümesi ve bunun emekçi kesimlerde yarattığı öfke ise yerli kimliğine sığınarak, öfkeyi göçmen ve mültecilere karşı yönlendirerek sönümlendirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de ise muhafazakar milliyetçi kimliğe sığınan iktidar, oluşan krize karşı Kürtleri, laikleri, Alevileri ve LGBTİ+’ları düşman kılarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Farklı coğrafyalarda farklı şekiller alsa da, egemenler temel olarak fakirleşmeye, borçluluğa, adaletsizliğe karşı biriken öfkeyi kimlikler üzerinden bölünmeler yaratarak sınıfsal bir zemine taşınmadan engellemeye çalışmaktadır. Egemenlerin bu politikalarının kaynağını göremeyip salt saldırı altındaki bir kimliğe sığınarak verilmeye çalışan ilerici niyetli cevaplar ise post modernizm batağına sürüklenmekte; salt ırkçılık karşıtlığı, salt laiklik savunusu, salt barış talebi üzerinden gelişen sınıfın bakış açısından yoksun hareketler en iyi ihtimalle iktidarların kendi zeminlerini güçlendirmek için işaret edebileceği zayıf hedefler olabilmektedirler.
Eş zamanlı olarak emeğin barışını yaratmak için, devrimci bir laikliği şekillendirmek için, faşizme karşı emekçilerin ortak mücadelesini yaratmak için mücadele etmek ise sistemi sarsabilecektir. Kıbrıs’ın kuzeyinde 1974 sonrası egemenler ilk olarak kuzeyli-güney göçmeni üzerinden Kıbrıslı Türk halkı içerisinde ayrışmayı körüklemiş, ardından Türkiye’den işçi olarak gelen göçmenler üzerinden bir yerli-göçmen ayrımından beslenmeye devam etmişlerdir. Emperyalizm karşıtlığı ile ırkçılığı harmanlayan emekten yalıtılmış bir Kıbrıslılık kimliği savunusu ile ana akım sol ve onun düşman kardeşi oy ve destek için anavatancı ama yine göçmen düşmanı sağ yıllarca birbirilerini beslemiş ve sonunda bu kimlik siyasetinin yozluğu YDP gibi faşist milliyetçi kadrolardan oluşan bir partiyi Türkiyeli göçmenlerin partisi noktasına taşımıştır. Yeni bir göçmen düşmanlığı dalgası ise Türkiye dışından gelen göçmenlere ve mültecilere yönelik hem Türkiye göçmeni olan, hem de tüm Kıbrıslı Türkler arasında şu an geliştirilmektedir.
Türkiye egemenlerince Kıbrıs’ın kuzeyine dayatılan dini asimilasyon politikaları ise, salt elitist bir Laisizme yaslanan kimlik temelli bir karşı duruşu önünde bulduğu oranda mağdurlara oynamakta, gericilik durdurulmak bir yana güçlenerek yaygınlaşmaktadır. Halkın sınıfsal çıkarına işaret edilmeden geliştirilen liberal barış söylemi ise çıkarı bölünmeden olan sermaye kesimlerinin bilinçli manüplasyonları ile emekçilerer arasında milliyetçi bir cepheyi geliştirmekte, iki devletlilik gibi ayrılıkçı tezlere zemin hazırlamaktadır. Kıbrıslı Türklerin haklı varoluş kaygılarını yıllardır kimlik temelinden göçmen düşmanlığı şeklinde bir oy devşirme aracı olarak kullanan partiler emekçi kesimler arasında bölünme yaratmak ve böylece daha fazla asimilasyona zemin hazırlamak dışında bir başarı elde edemektedir. Kimlik böler, sınıf ise birleştirir.
Bağımsızlık Yolu olarak salt kimliğe yaslanarak üretilen siyasetlerin kısa vadede daha ateşli bir destek toplama potansiyeli taşısalarda, uzun vadede emekçi kitleler arasında daha fazla bölünme yaratmak dışında bir işe yaramayacağının bilincindeyiz. Bu sebeple kimlikselçatışmalar üzerinden kutuplaştırmalar yaratmaktan, oluşmuş kinleri beslemekten uzak durarak, dönüştürücü çelişkinin, sınıf çelişkisinin, görünür kılınması için bu dönemde çaba harcayacağız. Bölen ve kutuplaştıran kimliğin yerine sınıfsal zeminden kitleleri birleştirmek ise halkın ortak haklarını talep eden hak mücadeleleri ile mümkündür.
Ücretsiz, nitelikli, bilimsel, herkese eşit sağlık ve eğitim hakkı mücadelesi, etnik kökeni veya dini kimliği fark etmeksizin tüm Kıbrıslı Türklerin ortak sorunudur. Aynı şekilde Kıbrıs’ın yaz sıcağında beleşe denize girme mücadelesi de hak temelinde birleştiricidir. Kadın mücadelesinin Sığınma Evi talebi hem meşru, hem birleştiricidir. Ücretsiz, nitelikli, kamusal kreşler, yaşlı bakım evleri talepleri fakirleştirilen halkımızın ortak ihtiyaçlarıdır. Kar amacı gütmeyen kamusal sosyal konutlar gençliğin ve dolayısıyla tüm halkımızın ortak ihtiyacıdır. Hak mücadeleleri, ayrıştırıcı olan dil, din ve ırksal kimliklerin yerine birleştirici olmaları yönüyle de, kimliklerin silaha dönüştüğü kapitalizmin yoksullaştırma politikalarına doğrudan bir yanıt olması yönüyle de sınıf mücadelesinin vücut bulduğu mücadelelerdir. Bizler geleceğini bu adada gören sendikasız emekçiler, Göç Yasası mağdurları, kayıt dişi işçiler,günde 12 saati aşkın süre çalıştırılanlar, işsizler, kiracılar, konut kredisini ömür boyu sırtımızda taşıyacak olanlarız; karşımızdakiler ise Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulan sitemin işbirlikçiliği ile banka açan, tefecilik yapan, otel kuran, eğitimi ticarete çevirenler, Türkiye’nin tüm pisliğini kumarhaneli otelleri ile hem halkımızın üzerine, hem de denizimize akıtanlardır.
Emek sömürüsünün dili, dini, ırkı yoktur. Bizler Kıbrıslı Türk halkıyız, karşımızda ise bir avuç işbirlikçi sermayedar ve işgal bürokratıdır. Biz çoğuz onlar ise azdır. Gerçek ve uzlaşmaz çelişki buradadır. Bağımsızlık Yolu olarak yeni dönemde görevimizi sınıf temelinde çıkarları ortak olanları mücadelede de birleştirmek olarak belirliyoruz. Bu çerçevede Bağımsızlık Genel Kurulu olarak, yeni oluşan Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi’ne “kimlik değil, sınıf mücadelesi” mesajımızın gerek parti üyelerine, gerekse de kamuoyuna net bir şekilde ve altı doldurularak iletilmesi, açıklanması ve yaygınlaştırılması için görev veririz.
Bu görevin yerine getirilmesi için alanlara nüfuz etmenin, farklı konularda sınıfsal zeminden bakış açılarını geliştirecek ve talepler şekillendirecek komisyonların oluşturulmasının,“Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın” kampanyamız, Ultra Zenginler için Acı Reçete” taleplerimiz gibi sınıfsal çelişkiyi gösterip, emekçileri hak mücadeleleri zemininde birleştirecek süreçleri çeşitlendirip örgütlemenin, karşımızda yer alan sınıf düşmanı azınlığın niteliğinin kitle iletişim araçları ile ifşasının, mahallelere ve köylere ulaşarak yerelde sözümüzün emekçilere doğrudan ulaştırılmasının araçlarının geliştirilmesinin öneminin altını çizeriz.
Kimlik böler, sınıf birleştirir.
KİMLİK DEĞİL, SINIF MÜCADELESİ!
Kararın Olağan Genel Kurul’daki videosu için tıklayınız.