Barış Egemenlerin Çizdiği Sınırlarda Değil Halkların Kardeşlik Mücadelesindedir

Yurdumuzun bölünmüşlüğünün 44. yılında ve bu bölünmüşlüğün sembol günlerinden biri olan 14 Ağustos tarihindeyiz.

Onlarca yıldır süren bu durumun ada halklarının çıkarına olmadığı, özellikle biz Kıbrıslı Türkleri yok oluşun eşiğine getirdiği, bölünmüşlükten nemalanan küçük bir azınlık dışında neredeyse herkesin kabulüdür.

İşte bu anlayışla bir 14 Ağustos’ta daha sokaktayız. Her ne kadar 14 Ağustos, bölünmüşlüğün sembollerinden biri olsa da, Kıbrıs sorunu ve adanın bölünmesi, sadece 1974’te yaşananların bir sonucu değildir. Kıbrıs sorunu, kökeni çok daha geçmişe dayanan, hem emperyalizmin hem de işbirlikçi yerli faşistlerin politikaları sonucu ve ada halklarının tarifsiz acıları pahasına oluşmuş bir olgudur. Nihayetinde de Kıbrıs halklarının kendi ülkeleri üzerinde söz, yetki ve karar haklarının gasp edilmesiyle ilgilidir.

Kıbrıs’ın her iki bölgesini de, emperyal politikaların bir mevzisi ve her türlü karanlık ilişkilerin güvenli bölgesi haline getirenler Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Elenlerin kardeşçe yaşayıp, kendi kaderlerine yön vermelerini engellemek için uğraşmaktadırlar. Gericilikten mafyatik ilişkilere, askeri üslerden faşizme kadar tüm kirli araçlar Kıbrıs’ın aleyhine kullanılmaktadır. İşte biz bu yüzden her 14 Ağustos’ta sokaktayız ve bizim çıkarımız olanın birleşik ve bağımsız bir Kıbrıs olduğunu haykırmaktayız.

Bağımsız bir Kıbrıs istemek, hem adada hem de bölgemizde düşmanlık yerine kardeşliğin mücadelesini vermektir. Bağımsız Kıbrıs demek, kendi kendini yönetmek demektir. Bağımsız Kıbrıs diye haykırmak, kumarhane, seks köleliği ve her türlü pisliğin engellenmesini istemektir.

Bizler, yıllardır Bağımsız bir Kıbrıs mücadelesi verenler yine aynı şeyi söylüyoruz. Barış egemenlerin çizdiği sınırlarda değil halkların kardeşlik mücadelesinde yani Bağımsız Kıbrıs yaratma çabasındadır.

Bağımsız Kıbrıs Bütün Halklar Kardeştir!