(23.07.2016)
“Ülkemizde hayvanlara şiddet uygulanması suç kabul edilse de, ceza olarak para cezası öngörülüyor olması, suçun tekrarı durumunda para cezasının ikiye katlanması ve hapis cezasının en geri plana atılması, bir anlamda, “parasını ödedikten sonra hayvanlara zulüm edilebileceği” gibi bir tabloyu ortaya çıkarmaktadır.
Doğal yaşam alanlarını talan ettiğimiz halde kendilerine bıraktığımız kısıtlı yaşam alanlarında bizlerle birlikte hayata tutunmaya çalışan bu canlılara şiddet uygulanması veya uygulanan şiddeti önlemek için gerekli tedbirlerin alınmaması kabul edilemezdir.
Hayvan Refahı Yasası’nda öngörülen Hayvan Refahı Danışma Komitesi’nin hayata geçirilmemesi, doğru uygulanması büyük oranda bu komiteye bağlı olan Hayvan Refahı Yasası’nı da etkisiz hale getirmektedir.
Yasaya göre hayvanlara gösterilen şiddeti önlemekten sorumlu olan Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve Belediyeler görevlerini yerine getirmediğinde, hayvansever kişi ve örgütler seyirci kalamadıkları bu olaylara müdahil olmakta ve bu durumdan etkilenmektedirler.
Gerek Hayvan Refahı Yasası’ndaki gerekse toplumdaki yanlış algı, hayvanların sahiplerine ait bir mal oldukları ve sahiplerinin hayvanları üzerinde tasarruf hakkı olduğu yönündedir. Oysa hayvanlar mal değil, hayatı birlikte paylaştığımız ve kısmen bize bağımlı hale gelen canlılardır.
Kısa bir süre önce Girne’de, hayvanseverler, sahibi tarafından devamlı surette şiddet uygulanan bir köpeği kurtarmak durumunda kalmıştır. Belediye, köpeğine şiddet uygulayan tarafın yanında saf tutmuş ve hayvanseverlere, köpeğin iade edilmemesi halinde kendilerine dava açılacağını bildirmiştir. Keyfi şekilde köpek vurarak öldürme hakkını kendinde görenler serbest dolaşırken, birileri ciddi paralar kazanma hesabıyla hayvanlar üzerinde deney yapma planları yapıyorken, hayvanların uğradığı şiddete göz yummayanlara duyarlılıklarından ötürü dava açılması kabul edilemezdir.
Son olarak Karpaz’da bir eşeğin bakıcısı tarafından aç ve susuz bırakılması, şiddetin yanında kötü muamelenin de önüne geçilmesi gereken bir sorun olduğunu göstermektedir.
Doğayı birlikte paylaştığımız, kendini savunamayan canlılara zulmedilmesi, en hafif tabirle barbarlıktır, cezası kamu hizmeti ve/veya hapis olmalıdır. Çünkü ancak ciddi bir ceza ile, parasını ödeme koşuluyla hayvanlara eziyet edilebilen bu tablo ortadan kalkacaktır. Ayrıca barınakların temizliği, bakımı ve yeni barınakların inşasında çalışılması gibi hem suçluya hem de topluma faydalı cezalar da verilebilmelidir. Hayvanların eziyet görmemesi ve cezaların gerekli olmaması için de, devletin, belediyelerin ve medyanın imkanlarının kullanılarak, her yaşta devam eden eğitim programları uygulanmalıdır.
Bağımsızlık Yolu