Bağımsızlık Yolu Parti Meclis Üyesi Umut Ersoy, TV 2020’de, Güne Merhaba programına konuk olarak Özlem Çimendal’ın sorularını yanıtladı.
Sermayeyle Hesaplaşmadan Toplumdaki Sıkıntıların Önüne Geçemeyiz
Kıbrıs’ın kuzeyinin, herhangi bir veriyi kayıt altına almaktan uzak bir yapı içerisinde olduğunu söyleyen Ersoy, bu yapıyı “vur kaçcı sermaye yapısı” olarak değerlendirdi. Ersoy, sermayenin uzun vadeli, sistemli karlılık hedeflemek yerine “en kısa sürede nasıl kar ederim” derdine düştüğünü ifade ederek ucuz işçi açığını gidermek için dışardan işçi getirildiğine değindi. Sistemin çürümüşlüğünden bahseden Ersoy, “çürüme o kadar çok toplumsal düzenimize sirayet etmiş ki neresinde tutarsak tutalım elimizde kalıyor” dedi. Ersoy, sermayenin kar ve ucuz iş gücü arzusuyla hesaplaşmadan bunun önüne geçilemeyeceğini söyledi.
Yaptırımlar, Sorumluluğu Taşıyan Kurumlara ve Kişilere Uygulanmalı
Ersoy, kapsamlı bir nüfus sayımı analizi yapılması gerektiğini vurgulayarak, Bağımsızlık Yolu olarak ülkeye giriş çıkışların üç şekilde yapıldığını tespit ettiklerini açıkladı. Öğrenci olarak gelip kaçak durumuna düşenler, denetimsiz, kimlikle girip çıkan turistler ve çalışma izniyle gelenler olarak ülkeye giriş çıkışların üç ayağını aktaran Ersoy, hepsinin teker teker sorumlularıyla incelenmesi gerektiğini belirtti.
Ersoy, kaçak işçi çalıştıran patronlara ceza getirilmesi gerektiğini belirtirken, adaya gelen öğrencilerden de üniversiteler sorumlu tutularak devlete hesap vermeleri gerektiğini aktardı. Ersoy, çalışma izinleri ile oluşturulan nüfus artışına dikkat çekerek, bu sebepten içerideki emeğin değerinin düştüğünü, kalifiye emek ihtiyacını ortadan kalktığını ve patronların kölelik koşullarında bir çalışma hayatı yarattığına değindi. Ersoy, çözüm için Bağımsızlık Yolu olarak, içerdeki işsizlik belirli bir seviyenin altına düşene kadar yeni çalışma izini çıkarılmaması gerektiğini önerdiklerini söyledi. Böylece içerideki emeğin değerli kılınacağını ekledi.
Sosyal Yaşamda Karşılaştığımız Sıkıntılar İçin Emek-Sermaye Çelişkisinden Hareket Etmemiz Gerek
Ersoy, zenginleşme arzusuyla, topluma, çevreye nasıl zarar vereceğini ve nasıl adaletsizlikler yaratacağını umursamadan bu düzeni yaratan patronlara herhangi bir yaptırım olmadığına dikkat çekerek sosyal sigorta ücretlerini yatırmayan veya asgari ücret üzerinden yatıran patronlara ceza kesilmediğini örnek gösterdi. Ersoy, “İnşaat şirketlerini, özel okul ve hastane patronlarını, akaryakıt şirketlerini büyük sermayeyi karşımıza almadan ve bedel ödetmeden bu cendereden çıkmak kolay değil” ifadesini kullandı. Sermayenin devletten daha güçlü olduğuna değinen Ersoy, sermaye kendi istediği kararları hükümetlere aldırabiliyor, akaryakıt 8 haftada 8 kere zamlanırken asgari ücret için aynı durum geçerli değil dedi. Ersoy, ceza evi, suç oranlarının artması, sosyal yaşamda karşılaştığımız pek çok sıkıntı için de konuşsak hepsinde de emek-sermaye çelişkisinden hareket etmemiz gerektiğini söyleyerek bu düzeni cehenneme çevireni, sermayenin doyumsuzluğu olarak değerlendirdi.
Özel Sektöre Gelecek Sendika, Yaşadığımız Sosyal Problemleri Düzenleyecek Bir Mekanizma
Adalet duygusunu besleyecek bir kontrol mekanizması kurulmadığı sürece yaşanan sıkıntıların katlanarak devam edeceğini vurgulayan Ersoy, “yasemin kokulu Kıbrıs” romantizmiyle bir yere varılmayacağını, gerçekten sokakların yasemin kokmasını istiyorsak yeni bir gelecek inşa etmemiz gerektiğini söyledi. Ersoy, vergi meselesini ve kaçak yaşamı kontrol altına alarak bir denetim mekanizması kurmak istiyorsak özel sektörde sendikalaşmanın şart olduğunun altını çizdi. Bağımsızlık Yolu olarak on kişi ve üzeri işçi çalıştıran iş yerlerine sendikasız işçi çalıştırılmasının yasaklanması yasasını hazırladıklarını ekleyen Ersoy, rejim partilerinin bu konu hakkında hiçbir adım atmadığını söyledi. Ersoy, özel sektöre gelecek sendikanın, yaşadığımız sosyal problemleri aşağıdan düzenleyecek bir mekanizma olduğunu belirterek mücadelenin emek bazında verilmesi gerektiğinin önemini aktardı.