Kadın Cinayetleri Politikdir

(26.05.2016)

Bağımsızlık Yolu Hukuk Komitesi aile içi şiddet yargılamalarını değerlendirdi

Sosyal medyada hayvanlara işkence eden görüntüleri ile gündeme gelen Muzaffer Haloğlu’nun eski eşini evliyken darp ettiği iddiasıyla açılan dava geçtiğimiz haftalarda sonuçlandı. Haloğlu, Ceza Yasası’nın 243. maddesinde düzenlenen “Bedensel Fiili Zarar Veren Eylemli Saldırı” suçundan 1 ay hapis cezasına mahkum edildi.

İlk bakışta eşini darp eden bir kimseye 1 ay hapis cezası verilmesi, oldukça az bulunabilir. Ancak aynı suçtan yapılan yargılamalar sonucu verilen cezalar incelendiğinde eşine fiziksel şiddet uygulayan bir kimseye böyle bir ceza verilmesi ülkemiz için önemli bir adımdır. Aile içi şiddet vakaları büyük oranda cezai yargıya yansımamaktadır. Çoğu zaman eşler arasında yaşanan şiddet vakaları polise intikal etmemekte, ettiği zamanlarda ise polisin gerekli özeni göstermemesi sonucu darp şikâyeti alınmamaktadır. Darp şikâyeti sonrası eşlerin tekrar barışması ve/veya barıştırılması durumunda ise genel olarak şikâyetler geri çekilmektedir.

Aile içerisinde bilhassa kadınlar, çocuklar ve yaşlılar şiddete maruz kalmaktadır. “Aile meselesi” kisvesiyle çoğu zaman gizlenen aile içi şiddet vakaları ölümle sonuçlandığı zamanlarda dahi özel kalması meyili olduğunu görmekteyiz.

Oysaki aile içi şiddet suçtur; hem bir suç olması hem de nedenlerinin ve sonuçlarının toplumsal olması vesilesiyle kamusal bir meseledir ve tartışılmalıdır. Ayrıca toplum ile yargı arasında da bir etkileşim söz konusudur ve bu konuda bir kamuoyu oluşturduğumuz ölçüde yargı da konuya daha hassas ve özenle yaklaşacaktır.

Özellikle bir veteriner olması sebebiyle Haloğlu’nun hayvanlara kötü muamele etmesi kamu vicdanını derinden etkilemişti. Bunun üzerine eşini de darp etmiş olduğuyla ilgili iddialar oldukça tepki toplamış ve kanaatimizce böyle bir karar verilmesinde kamuoyunun etkisi olmuştur.

Bağımsızlık Yolu Hukuk Komitesi olarak, bu karara konu suç ile ilgili yapmış olduğumuz içtihat araştırmasını sizlerle paylaşıyoruz. Mahkemelerin alt mahkeme kararları arşivi açık olmadığından bedensel fiili zarar veren eylemli saldırı suçu ile ilgili yüksek mahkemeye taşınan davalar üzerinden bir değerlendirme yapacağız.

Alt mahkemece sadece mevzubahis maddeden verilen 7 mahkumiyet kararı istinaf edilmiştir.

Yüksek mahkeme önüne taşınan 7 kararın; 1’inde hapis ya da para cezası verilmemiştir, 3’ünde para cezası verilmiş; kalan 3’ünde ise hapis cezası verilmiştir.

Madde 243 kapsamında yüksek mahkemeye taşınan davaların sadece 2’si aile içi şiddet içermektedir.

Bunlardan birinde babasını darp eden gence alt mahkemece 6 ay hapis cezası verilmiş; istinaf sonucu ceza 3 haftaya indirilmiştir. Baba ile evladının olay sonrası barışması ve sanığın genç yaşta olması yanında doktor raporunun mahkemeye ibraz edilmemiş olması bu karara gerekçe olarak gösterilmiştir.

Öte yandan yüksek mahkemeye taşınan bir başka davada baba kızına ‘onu terbiye etmek maksadıyla’ fiziksel şiddet uygulamıştır. Mahkeme, ebeveynlerin terbiye maksadıyla ölçülü bir şiddet uygulayabileceğini ancak burada terbiye etmek maksadıyla hareket edilmediğini belirtmiş ve alt mahkemenin mahkumiyet kararını onaylamıştır.

Uygulama ve verilere baktığımız zaman aile içi şiddet/ kadına( fiziksel) şiddet vakalarının istinaf edilmediğini gözlemlemekteyiz. Mahkum açısından bakıldığında istinafa başvurmamanın genellikle sebebinin hafif cezalar verilmesi olduğunu söylemek mümkün. Savcılık açısından bakıldığında da; aile içi şiddetle ilgili cezai yargılama yapılması devlet tarafından yeterli görülmekte, bu suça caydırıcı cezalar verilmesi savcılık makamınca istinafa başvurulmaya değer bir konu görülmemektedir.

Bağımsızlık Yolu Hukuk Komitesi olarak, eski eşini darp eden Haloğlu’na verilen hapis cezasını yargının konuya önemle eğilmeye başladığının bir göstergesi olarak değerlendirirken kadına yönelik şiddet yargılamalarının takipçisi olacağımızı da kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Bağımsızlık Yolu
Hukuk Komitesi

Leave a Comment