Nazlı: Gazetecilere Yapılan Tehditler Aslında Topluma Yapılıyor

Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi Cansu N. Nazlı, basın emekçilerinin güvencesiz koşullarda işini kaybetme tehdidi bir yandan omuzlarındayken, öbür yandan yazdıkları yüzünden yüklü bir ceza veya tazminat davalarıyla karşı karşıya kalıyorlar dedi.  Nazlı, Kanal T’de yayınlanan Saat 12 programında Damla Dabis’in sorularını yanıtladı.

Bir Gazetecinin Haber Yaptığı İçin Ölümle Tehdit Edilmesi Kabul Edilemez!

Nazlı, Gazeteci Ayşemden Akın’ın “Halil Falyalı Yaşıyor” yazı dizisinden sonra aldığı tehditlerden bahsederek, ilgili yazı dizisinde açıklamalarda bulunan Cemil Önal’ın öldürüldüğünü anımsattı. Önal’ın öldürülmesiyle, alınan polis tedbirlerinin artırılması gerektiğini, bu yüzden de Basın-Sen’in Girne Polis Müdürlüğü’ne, Ayşemden Akın’ın korunması için müracaat yaptığını ifade etti.

Nazlı, yapılan müracaatın ardından mesai bitiminde Girne Polis Müdürlüğü’nün cevap olarak Polis Genel Müdürlüğü’ne müracaat edilmesi gerektiğini söylediğine dikkat çekerek, Polis Genel Müdürlüğü’ne durumun aciliyetinden dolayı ikinci bir müracaatta bulunduklarını söyledi. Nazlı, polisin müracaat yapılmadan da gerekli güvenlik önlemlerinin alması gerektiğini de vurguladı.

Nazlı, Ayşemden Akın’ın 7/24 güvenliğinin sağlanması için halen daha gerekli önlemlerin alınmadığını ifade ederek, “bu koruma sağlanana kadar talebimizde ısrarcı olacağız. Bir gazetecinin haber yaptığı için ölümle tehdit edilmesi kabul edilemez” dedi. Ayşemden Akın’ı başına bir şey gelirse sorumlusunun polis olduğunu ekledi. Nazlı, gereğinin yapılmasının bilgisizlik değil gereken önemin verilmemesi olarak değerlendirerek, Girne Polis Müdürlüğü’nün de gerekli tedbirleri alacak yetkisi olduğunu söyledi. “Bu mesele hayati bir mesele olduğu için hiçbir şekilde bunu kabul edemeyiz” şeklinde konuşan Nazlı, İyi İdare Yasasına göre de Polis Genel Müdürlüğü’ne yapılması gereken başvuru Girne Polis Müdürlüğü’ne yapılıyorsa, Girne Polis Müdürlüğü’nün bunu Polis Genel Müdürlüğü’ne aktarması gerektiğine dikkat çekti. Karakolun bile iletiyi yetkilisine bildirmekle yükümlü olduğunu da belirten Nazlı, sürecin zorlaştırıldığını ve bürokratik engellerle geciktirildiğini kaydetti. Nazlı, yaşanan sürecin mevzuata da aykırı olduğunu ekledi.

Gazetecilere Yapılan Tehditler Aslında Topluma Yapılıyor

Yaptığı haberler dolayısıyla ölüm tehdit alan Ayşemden Akın’ın gazetecilerin mesleğini icra ederken nasıl zor bir durumda kaldığının en uç örneği olduğunu ifade eden Nazlı, Ayşemden Akın’a derhal7/24 polis koruması verilmesi gerektiğini söyledi. Nazlı, birçok basın emekçisinin uzun saatler, düşük ücretle güvencesiz koşullarda işini kaybetme riski bir yandan omuzlarındayken, öbür yandan yazdıkları yüzünden bir ceza davası veya yüklü tazminat davalarıyla karşı karşıya kalma tehdidi altında olduğunu söyledi. Bu yaşananların ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü ihlali olduğunu söyleyen Nazlı, Ali Kişmir veya herhangi bir gazeteci yargılanırken, bu yüzden yargılananın aslında sadece o gazeteci değil diğer basın emekçileri de olduğunun altını çizdiklerini kaydetti. Bu davalar yüzünden basın emekçilerinin otosansür uyguladıklarına da dikkat çeken Nazlı, “gazetecilerin kendilerini kısıtladığını görüyoruz.” dedi. Mahkeme süreçlerinde gazetecilerin yanlarında olunmasının önemine vurgu yaparak gelen tehditlerin aslında topluma yapıldığına da dikkat çekti.

Kız Çocuklarını Kullanarak Kendi Siyasetlerini Görünür Hale Getirilmesi Çocuk İstismarıdır

Nazlı, 2 Mayıs’ta gerçekleştirilen büyük mitingin ve bir buçuk aydır toplumsal olarak disiplin tüzüğüne karşı verilen mücadelenin önemine değinerek, 2 Mayıs’ta düzenlenen kitlesel eylemin çok net bir şekilde “bizim yaşam biçimimizden”, “tüm inanç sahibi insanlara olduğu gibi inanmayanlara da saygı duyan hoşgörülü bir toplum” olmamız üzerinden böyle bir dayatmaya karşı çıkıldığını gösterdiğini ifade etti. Bu dayatmayı, küçük kız çocuklarını kullanarak, kendi siyasetlerini görünür hale getirmesinin bir çocuk istismarı olduğunun da altını çizen Nazlı, 3 Mayıs’ta Erdoğan’ın adaya gelmesinin cevabının sürdürülen mücadele ve eylemlerle önden verildiğini söyledi. Nazlı, dayatmalara karşı hayır demek için toplumun her kesiminden toplumsal mücadele örüldüğünü vurguladı.

3 Mayıs’ta adaya gelen Erdoğan’ın “kızlarımızın başörtüsüyle uğraşan karşısında bizi bulur” sözlerini anımsatan Nazlı, “her ne kadar tehditvari konuşsa da toplum cevabını çok net bir şekilde verdi” dedi. Nazlı, Kıbrıs sorununun çözümünden bağımsız olarak, birçok insanın çocuk hakları ve laiklik için bir araya gelerek kenetlenmiş durumda olduğundan bahsederek sokaktaki mücadelenin devam ettiğini, Anayasa Mahkemesi’nde de açılan dava ile hukuki mücadele de verildiğini aktardı.

6 Eylemci 5 Saat Tutuklu Kaldı ve Kendilerine 4 Ayrı Ceza Davası Okundu

3 Mayıs’ta Sivil Savunma Çemberi’nde “irade bizde” pankartıyla yapılan protesto eylemine ve tutuklamalara dair de açıklamada bulunan Nazlı, Anayasa’nın verdiği Gösteri ve Yürüyüş Hakkı ve İfade Özgürlüğü hakkını kullanarak barışçıl bir eylem yaptıklarını ve polisin pankartın kapatılmasını söylediğini, duran eylemcilere saldırdığını belirtti.  Nazlı, polisin buradaki müdahalesinin yasalara aykırı olduğuna dikkat çekerek, 6 eylemcinin 5 saate yakın tutuklu kaldığını ve kendilerine 4 ayrı ceza davası okunduğunu aktardı. Eylemcilere okunan davaların, “uygunsuz hareket”, “rahatsızlık”, “kanunsuz topluluk” ve “polisi görevinden men” olarak sıraladı. Nazlı, eylemciler tutukluyken polisin de ne yapacağını bilmediğini ve haber beklediğini söylediğini ifade ederek, polise gittiklerinde eylemcilerin neden tutuklandığını ve dava okunup okunmayacağı hakkında bilgi verilmediğini söyledi. Bağımsızlık Yolu olarak eylemcilerle dayanışmak için ilk andan itibaren orada olduklarını ifade eden Nazlı, polisin eylemcilere müdahalesinin Anayasaya ve yasalara açıkça aykırı olduğunu da dile getirdi. Eylemcilerin ceza davalarını kabul etmediklerini de belirten Nazlı, polisin barışçıl eylem yapma hakkı ve ifade özgürlüğünün kullanılmasına müdahale etmesine, darp edilmelerine ve haksız bir şekilde tutuklanarak cezai kovuşturmaya tabii tutulmalarına karşı polisten şikayetçi olduklarını söyledi. İlerleyen süreçte eylemcilerin polise tazminat davalarının açacağını da sözlerine ekleyen Nazlı sürecin takipçisi olacaklarını ifade etti.

Polis Sivile Bağlanmalı!

Nazlı, “Ayşemden Akın için 7/24 koruma verecek polis görevlendirilmezken, sayısının neredeyse iki katı kadar polis barışçıl eylem yapanlara müdahale ediyor” ifadelerini kullanarak, Erdoğan için binden fazla polis görevlendirildiğini söyledi. Nazlı, ölüm tehdidi alan gazeteciye polisin koruma vermemesini buna karşılık eylemcilere müdahale etmesini ve bine yakın polisin Erdoğan için görevlendirilmesini bir tercih olarak değerlendirdi.

Bağımsızlık Yolu olarak polisin sivile bağlanması talebini yine yükselttiklerini ve bunun ne kadar önemli olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını söyleye. Nazlı, sözlerini örgütlü olmanın bir sorumluluk getirdiğini bu yüzden, eylemciler belki örgütlü hareket etseydi sonucun bu şekilde olmayabileceğini de dostane olarak belirtmek istediğini söyleyerek sözlerini tamamladı.