Kıbrıslı Türk halkı; döviz krizinin, Covid pandemisinin ve dünya çapındaki enflasyon dalgasının bir araya gelmesiyle birlikte yakın tarihindeki belki de en büyük ekonomik kriz sürecinin içinden geçmektedir. Normal koşullarda bile yol, hastane ve okul yapacak bütçeyi yaratamayan, altyapı yatırımlarını gerçekleştiremeyen ve sosyal bir refah devleti olmanın asgari şartlarını bile yerine getiremeyen bir düzen söz konusuydu. Bu büyük kriz ile birlikte, halk, tek başına bırakıldı. Herkese “kendi başının çaresine bak” denildi. İşsizlik, güvencesizlik, belirsizlik, yoksulluk, düşen alımgücü, düşen hayat kalitesi, geleceğe dair umutsuzluk, beklentilerin geri çekilmesi, en temel ihtiyaçların bile artık ince eleyip sık dokuyarak hesaptan geçirilmesi, gittikçe hayatımızın her yönüne yayılan geçim derdi ve yoksulu sefil orta halliyi de yoksul bırakan bu acımasız düzen her gün daha çok üzerimize gelmekte.
Bağımsızlık Yolu olarak, yani emeğin ve emekçilerin partisi olarak, bu süreçte halkın ve emekçilerin durumunu iyileştirecek talepleri ve politikaları yıllardır dile getiriyoruz. Başta Servet Vergisi, Asgari Ücretin Kamudaki En Düşük Maaşa Endekslenmesi ve Özel Sektörde Sendikasız Çalıştırılmanın Yasaklanması olmak üzere “Muhalefet Programı”nda ekonomi politikalarımıza ilişkin çok sayıda talebi ve mücadele alanını ortaya koymuştuk. Öte yandan, gelmiş geçmiş hükümetler ve bu ülkenin egemenlerin, kendi çıkarlarını ve ultrazenginlerin çıkarlarını sonuna kadar kollamaya devam ederken, emekçiler için, halk için kıllarını bile kıpırdatmamaktadırlar. Kıllarını kıpırdatmamak bir yana, halkın haklarını budamak, emekçilerin geçim derdini kötüleştirmek ve ülkedeki gelir eşitsizliğini artırmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Son yaşanan gelişme ise, artık bardağı taşıran son damla olmuştur. Bu büyük ekonomik kriz döneminde, devletin vatandaşa en ufak bir yardım eli bile uzatamadığı bu dönemde, hatta yükümlü olduğu ödemeleri yapabilmek için bile devletin borçlandırılmak durumunda bırakıldığı böylesi bir dönemde, saray yapımı için tam 586 Milyon Türk Lirası tutarında bir kaynak ayrılmıştır! Bu artık saf bir kötülük, utanma duygusunu tamamen yitirmiş bir halk düşmanlığı, terbiyesizlik sınırlarını çoktan aşmış bir küstahlık ve koskoca bir halka alenen dalga geçen bir umursamazlık örneğidir. Böyle bir ekonomik kriz döneminde şakası bile yapılsa komik olmayacak bir meseleyi gerçekten hayata geçirmeye çalışmak, yüzü artık bir milim bile kızarmayacak halk düşmanlarına yakışabilirdi.
Böylesi bir ekonomik buhran döneminde, 586 Milyon Türk Lirası ayırarak saray yapmaya çalışmak, 250 yıl öncenin zalim aristokratlarının “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” zihniyetiyle eşdeğerdir. Hayatı 250 yıl geriden takip eden, ve 250 yıl öncenin de ancak zalimlerini takip edebilen bu halk düşmanlığına sonuna kadar karşı çıkacağız! Okul, yol, hastane yapmak için canla başla kaynak arayan; pahalılığı önleyecek kamusal tedbirler ve girişimler için yana yakıla kaynak arayan; emekçilerin, çalışanların, esnafın, küçük işletmelerin ayakta kalabilmesi için gece gündüz kaynak yaratmak ihtiyacında olan bir toplum olmamız gerekirken, sırf Tayyip Erdoğan öyle istedi diye, sırf Ersin Tatar emekliliğinin keyfini cumhurbaşkanlığı konutunda değil de bir sarayda sürebilsin diye 586 Milyon Türk Lirası heba edilecektir, hem de böyle bir dönemde!
Bağımsızlık Yolu olarak, üstüne basa basa, altını çize çize söylüyoruz, o sarayı size yaptırtmayacağız! Yüzlerce milyonu saraya akıtmanıza izin vermeyeceğiz! O sarayı size yaptırmayacağız! Yaptığınız halk düşmanlığı yetmezmiş gibi, bir de bizimle alay edercesine saray inşa etmenize izin vermeyeceğiz!
O sarayı size yaptırmayacağız!
Bağımsızlık Yolu (a)
Genel Sekreter
Celal Özkızan