Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Celal Özkızan ve Bağımsızlık Yolu Genel Sekreter Yardımcısı Münür Rahvancıoğlu Emeğin Gündemi programına katılarak gündeme dair açıklamalarda bulundular.
Özkızan: Taşeron Sistemi Kamudaki İstihdamın Yerini Alıyor
Özkızan, kadrolamanın mümkün olmadığı, çok kısmi, geçici proje bazlı, belli başlı işler üzerinden taşeron sisteminin kullanılabileceğini ancak mevcut taşeron sisteminin, bildiğimiz alışık olduğumuz kamudaki istihdamın yerini almakta olan ve istihdamın yerine geçecek olan bir sisteme dönüştüğünü söyledi.
Kamu verimsizdir, kamudakiler çalışmaz argümanı ne kadar yanlışsa, özel sektör çok verimlidir argümanı da bir yanlıştır diyen Özkızan, özel sektörün yarattığı tek şey güvencesizlik, ekolojik tahribat, hiçbir zaman gerçekleşmeyen sosyal kalkınma ve aksine var olan yapının hasar görmesidir dedi.
Ülkemizdeki Sermaye Yapısı Vur Kaç Üzerine Kurulu
Ülkemizdeki sermaye yapısının bir vur kaç sermaye yapısı olduğunu dile getiren Özkızan, herhangi bir başka kapitalist ülkede olmayan bir piyasa koşullarının olduğunu, piyasanın kar yapabilmesi için ancak vur kaç yapması gerektiğini söyledi. Özkızan, sermayedarların uzun vadeli yatırımı, istihdamı veya düzeni düşünmediklerini sadece kısa vadede ne kadar kar yapacaklarını düşündüklerini söyledi. Özkızan, “kamuda niye bu kadar istihdam var, herkese niye kamuya girmek istiyor sorusunun cevabı, özel sektörün düzenli istihdam yaratamaması ve yarattığında ise güvencesiz bir ortam sağlamasıdır” açıklamasını yaptı.
Özel sektörün elde ettiği karı, ülkedeki istihdam kapasitesini ve üretken yapıyı korumak, altyapı, ekonomik kalkınmayı sağlamak için kullanmadığını söyleyen Özkızan, onun yerine yurtdışına götürdüğünü, faizden faiz elde etmek için bankada tuttuğunu veya herhangi bir kalkınmaya faydası olmayan, ekolojik felaket yaratan inşaat sektörüne yatırdıklarını kaydetti. Özkızan, kamu sektörünün ise her türlü sorunlara rağmen insanlara bir yaşam standardı sunmaya devam ettiğini aktardı.
İktidar Stratejiniz Yoksa Başarısız Olmaya Mahkumsunuz
Özkızan, belediyelerin sayısının azaltılmasına toplumun karşı olmadığını, AB’nin 2000’li yılların başından beri önerdiği, pek çok siyasi partinin de olumlu baktığı bir durumdu dedi. Zaten herkesin hemfikir olduğu bir konuda acele etmenin sebebini sormak gerekir diyen Özkızan, bu süreçte toplumun her aşamada bilgilendirilmesi, sürece dahil edilmesi gerekiyordu ifadelerini kullandı.
Özkızan, siyasi kültürlerinden dolayı sağ siyasetin halkı siyasete, karar alma aşamalarına dahil etmediğini ancak kendine sol diyen ana muhalefet partisi CTP’nin de halkı siyasete dahil etmediğini aktardı. CTP’nin ben nasıl hükümet olurum stratejisi içinde olduğunu belirten Özkızan, belediyeler yasasını Anayasa Mahkemesine taşımasındaki ana neden, UBP’yi zor durumda bırakıp ilgiyi kendi üzerine çekmekti dedi.
CTP, belediye seçimleri, yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hepsinde bir hükümet olma stratejisi gütmüşlerdir diyen Özkızan, Kıbrıslı Türklerin sorunu hükümet olmak değil, iktidar olamamaktır, iktidar stratejiniz yoksa başarısız olmaya mahkumsunuz açıklamasını yaptı.
Kıbrıs Cumhuriyeti Kimliğine Sahibiz, Bu Mesele Bize Dokunmaz Dememeliyiz
Özkızan, karma evliliklerden doğan çocukların Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğini alamaması sadece Kıbrıslı Türklerin sorunu değil, bu durumdan etkilenen gruplardan sadece bir tanesidir dedi.
Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğine sahibiz, bu mesele bize dokunmaz dememeliyiz diyen Özkızan, EDEK ve DIKO partilerinin bir araya gelip 2020 yılında bir yasa tasarısı sunduklarını anlattı. Özkızan, “bu yasa tasarısı, Kıbrıs’ın kuzeyinde ikamet eden, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu ve kktc vatandaşlığı bulunan ve/veya Kıbrıslı Elenlere ait mülklere sahip olan kişilerin vatandaşlığının alınmasını içeriyordu” dedi. Kıbrıs’ın kuzeyinde bunu destekleyen grupların varlığına da dikkat çeken Özkızan, Kıbrıs Kıbrıslılarındır grubunun bu yasa tasarısını desteklediğini söyledi.
Rahvancıoğlu: Taşeron Şirketler Asalak Gibi Yaşıyor
Konuşmasının başında taşeron sistemini kısaca özetleyen Rahvancıoğlu, Anayasaya göre kamu eliyle yürütülmesi gereken, kamuya ilişkin aslı ve sürekli işlerin taşeron firmalar eliyle yürütülmesiyle yaşanan bir sorundur dedi. Rahvancıoğlu, taşeron sisteminin hastane ve okul dışında belediyeler, BRTK ve Kıb-Tek gibi özerk kurum ve kuruluşlarda da var olduğunu söyledi. Rahvancıoğlu, taşeron sisteminin sadece temizlik ve güvenlik göreviyle sınırlı kalmayacağına vurgu yaparak, “şimdi okullarda yardımcı öğretmen ve hastanelerde hasta bakıcı olarak var, yakında hemşire ve doktorlara kadar bu sistem uzar” uyarısını yaptı.
İşçi işi yapıyor, iş de kamunun işi ifadelerini kullanan Rahvancıoğlu, arada bir tane de şirket var, o şirket de arada asalak gibi yaşıyor açıklamasını yaptı.
Kamu Bütçesinden En Fazla Maaşı Çekenler Teşvik, Muafiyet ve Hibe Adı Altında Ödenen Patronlardır
Özel sektörün verimsizliğine de değinen Rahvancıoğlu, kendileri “zarar ediyoruz” diyerek verimsizliklerini itiraf ediyorlar dedi. Zarar ediyoruz söyleminin altında teşvik, hibe ve muafiyet talebiyle devlet katkısı istemek yatmaktadır diyen Rahvancıoğlu, yine bu kesimin kamuya aktarılan bütçe hakkında şikayet ettiğini belirtti. Rahvancıoğlu, kamudan en fazla maaşı çekenin yine teşvik, muafiyet ve hibe adı altında ödenen patronlar olduğunu ifade etti.
Özel sektördeki sendikalaşma sorununa da parmak basan Rahvancıoğlu, dünyada özel sektördeki en düşük sendikalaşma %0.5 oranı ile bizim ülkemizde olduğunu açıklayarak, hapishanelerin bile özel olduğu, liberalizmin başkenti ABD’de sendikalaşmanın %5 bandının üzerinde olduğunu aktardı.
Sadece UBP’nin Değil, Ana Muhalefet Partisi CTP’nin de AKP Korkusu Var
Rahvancıoğlu, belediye sayısını 18’e düşürme meselesi yeterince tartışılmadığı, olumlu veya olumsuz yönlerinin toplumla paylaşılmadığı için sağlıksız bir süreç yaşanmıştır dedi.
Muhalefet kesimlerinin en temelde sorması gereken sorunun UBP, YDP ve DP’nin belediyeler yasasını geçirmekteki acelesi nedir olmalıydı diyen Rahvancıoğlu, buna verilecek cevapla muhalefetin örülmesi gerekiyordu şeklinde konuştu.
Belediyeler Yasası’nda Hayatımızı Doğrudan ve Kalıcı Olarak Etkileyecek Kararlarla İlgili Herhangi Bir Tartışma Olmadı
2000’li yılların başından beri Türkiye ile yapılan protokollerde de Belediyeler Yasası’nın var olduğuna dikkat çeken Rahvancıoğlu, tartışılmadan, topluma anlatmadan, aceleye getirilmesinin tek nedenin AKP olduğunu söyledi. Rahvancıoğlu, “kendi başkanını seçemeyecek kadar aciz bir durumda olan UBP’nin, buna karşı gelmesi beklenemezdi. Sadece UBP değil ana muhalefet partisi CTP’nin de AKP korkusu var” dedi.
Belediyeler Yasası’nda hayatımızı doğrudan ve kalıcı olarak etkileyecek kararlarla ilgili herhangi bir tartışmanın olmadığının altını çizen Rahvancıoğlu, tartışmanın halkın özne olma tartışması olmadığını, ana muhalefetin nasıl hükümet olurum tartışması olduğunu söyledi.
Karma Evlilik Sorunuyla Mağduriyet Yaşayan İnsan Sayısı Tahminlerden Fazla
Karma evlilik sorunu ile ilgili de açıklamada bulunan Rahvancıoğlu, bu konuyla ilgili mağduriyet yaşayan insan sayısının tahminlerden fazla olduğunu belirtti. Karma evliliği Kıbrıslı Türklerin sadece Türkiye kökenli insanlarla yaptıkları evlilik olarak algılandığını söyleyen Rahvancıoğlu, Kıbrıslı Türklerin farklı ülkelerden, herhangi biriyle yaptıkları evlilikler de dahil çocuklarının Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğini alamadığını aktardı.
Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğinin ilk dönemde karma evlilik olup olmadığına bakılmaksızın herkese verildiğini söyleyen Rahvancıoğlu, son dönemde ise tamamen keyfi bir durumda olduğunu belirtti. Bu konunun sadece Kıbrıslı Türklerle de ilgili olmadığını ifade eden Rahvancıoğlu, Kıbrıs’ın güneyinde Kıbrıslı Elen, Fransız biriyle evlenirse Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğini alabildiğini, ancak Sri Lankalı biriyle evlenirse kimliği alamadığını, bunun da saf ırkçılık olduğunu söyledi.
Rahvancıoğlu, “bu durum Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarına, savundukları AB normlarına ve insan haklarına aykırıdır” dedi.