Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Celal Özkızan, Kıbrıs’ın güneyindeki göçmen düşmanlığını eleştirdi.
Özkızan, Kıbrıs’ın güneyindeki göçmen düşmanlığının dehşet boyutlara ulaştığına dikkat çekerek “bir hafta önce Baf’ın Chloraka köyünde Suriyeli mültecilere yapılan toplu saldırılardan sonra, bu kez de Limasol’un göbeğinde göçmenlere ve yabancılara yönelik büyük bir saldırı gerçekleşti” dedi.
Dün akşam saat 8 civarında “Kıbrıs Yunandır” diye slogan atarak ve ellerinde Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı taşıyan 200 civarında faşist ırkçının, etraftaki “yabancı görünümlü” herkese saldırarak Limasol’u ateşe verdiklerini açıklayan Özkızan, izlediği videoda, dükkanı paramparça edilip yıkılan Asyalı bir kadının kaldırımda oturup hıçkıra hıçkıra ağlayarak, hıçkırıklarının arasında Rumca “dört çocuğum var” dediğini, kenarda kendi halinde oturan Suriyeli bir adamı “Kıbrıs’ta sana yer yok” diyerek evire çevire dövüp, sonra da “denize atalım, denize atalım” bağrışları arasında adamı denize attıklarını gördüğünü söyledi.
Özkızan, bizim bu süreçten çıkarmamız gereken üç ders olduğunu belirterek, “birincisi, ırkçılık ırkçılıktır. Kıbrıs’ın kuzeyinde göçmen düşmanlığı ve kökene göre ayrımcılık yapan kişiler, Kıbrıs sorununu ve Türkiye’nin baskıcı siyasetini bahane göstererek kendi ayrımcı zihniyetlerinin üzerini örtmeye çalışsalar da, güneydeki ırkçı zihniyetten pek bir farkları yoktur. Elbette Kıbrıs’ın kuzeyinde başta vatandaşlık, nüfus, gümrük ve güvenlik meseleleri olmak üzere çeşitli ciddi sorunlarımız vardır. Bu sorunlara da çok ciddi çözümler gereklidir. Ancak kökene göre ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve göçmen karşıtlığı, bu sorunlar bahane gösterilerek savunulamaz. Kaldı ki, ayrımcılık, sorunları çözmek bir yana daha da karmaşıklaştırır” dedi.
İkinci dersin Kıbrıslı Elen toplumunu artık sadece “Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıs sorununa bakış açısı” kriterleri doğrultusunda değerlendirmenin yanlış olduğunu söyleyen Özkızan, Kıbrıslı Elen toplumunu, kendi içinde ayrı bir toplum olarak kabul ederek, bu toplum içindeki çeşitli kesimleri ve siyasi yapıları ekonomik, kültürel, siyasi, kurumsal, ekolojik vs. konulara bakış açılarına göre bütüncül olarak değerlendirmek ve ilişkilerimizi de ona göre ayarlamak gerektiğini vurguladı.
Özkızan, üçüncü dersin ise ‘faşist ırkçıların sadece yoksulları hedefe alması’ olarak değerlendirerek dünyanın her yerinde “memleketimizde yabancı istemiyoruz” diye ortalıkta dolaşan tiplerin, sadece yoksul, gariban ve güvenceden yoksun yabancılara saldırdıklarını, ama zengin, efendi ve kapitalist yabancıların önünde şirinlik yaptıklarına değindi. Özkızan, Kıbrıs’ın güneyindeki faşist ırkçılar küçücük dükkanı olan Asyalı kadına, sokakta oturan Suriyeli adama ve berber dükkanına saldırıyorlar, ama kıyılarına çöreklenmiş Fransız ve İtalyan doğalgaz şirketlerine, Limasol’a çöreklenmiş Rus sermayesine ve İngiliz Üsleri’ne seslerini bile çıkarmadıklarına dikkat çekere benzer bir durumun Kıbrıs’ın kuzeyinde de büyük sermayeye karşı emek mücadelesi vermekten kaçınan, ama sabah akşam “yerleşikler” lafını ağzından düşürmeyenlerde de görülebileceğini aktardı.