Rahvancıoğlu: Bağımsızlık Yolu 11 Yıldır Emekçilerin Örgütlenmesi, Güçlenmesi ve Haklarının Görünür Kılınması İçin Mücadele Ediyor!

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu’nun 11 yıldır emekçilerin örgütlenmesi, güçlenmesi ve haklarının görünür kılınması için mücadele ettiğini belirtti.

Rahvancıoğlu Genç TV’de Elif Evrensel’in sunduğu Diğerleri programına katılarak açıklamalarda bulundu.

Su Baskınları “Doğal Afet” Değil, Yıllardır Süren Plansızlık, Rant Politikaları ve Denetimsiz İnşaat Faaliyetlerinin Sonucu

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, ülkede yaşanan su baskınlarının “doğal afet” değil, yıllardır süren plansızlık, rant politikaları ve denetimsiz inşaat faaliyetlerinin sonucu olduğunu vurguladı. Geçmiş yıllardan kalma kuraklığın da etkisiyle barajların toprak ve tozla dolduğunu belirten Rahvancıoğlu, “Bakımlı olsaydı barajlar çok daha fazla su tutardı. Tamamen önlenebilir miydi bilmiyoruz ama gerekli önlemlerin alınmadığı apaçık ortadadır” dedi.

Kıbrıs’ın güneyinde benzer bir sorunun yaşanmadığını hatırlatan Rahvancıoğlu, “Bu yaşananlar doğal değil; tamamen rant uğruna betonla doldurulan bir coğrafyanın sonucudur” ifadelerini kullandı. Suyun doğal akışının önüne bina dikilerek set çekildiğini, dere yataklarının ve taşkın alanlarının yapılaşmaya açılmasının felaketi kaçınılmaz hale getirdiğini belirtti.

Rahvancıoğlu, 2010–2011 yıllarında da benzer su baskınları yaşandığını hatırlatarak, “Bu bir sel değil, su baskınıdır. Çünkü suyun akacağı yerleri siz betona gömdünüz. Dere yatağını kapatamazsınız; taşkın alanı derenin hakkıdır. Siz oraya bina da yapsanız dere günün sonunda hakkını alır” dedi.

Kap-Kaççı Sermaye

Bağımsızlık Yolu’nun yıllardır vurguladığı “kap-kaççı sermaye” düzenine dikkat çeken Rahvancıoğlu, inşaat sermayesini bu düzenin en görünür örneği olarak niteledi. Rahvancıoğlu “Plansızlık, doğa talanı, iş cinayetleri, kalitesiz yapılaşma, derde deva olmayan bir ekonomi… Bunların hepsi aynı zihniyetin ürünü. Birkaç inşaat baronunun kârı için toplumun tüm kesimleri bedel ödüyor.” dedi.

Dünyada inşaat sektörünün katı kurallarla yürütüldüğünü, ancak Kıbrıs’ın kuzeyinde maliyet düşürmek için en temel tedbirlerin bile alınmadığını vurgulayan Rahvancıoğlu, Japonya’daki uygulamalardan örnek vererek “Bizde kum taşıyan kamyonlar üstünü bile örtmüyor. Oysa Japonya’da inşaat alanından çıkan araçların lastikleri bile yıkanmak zorunda; çünkü devletin yolunu kirletemezsiniz” dedi.

Bağımsızlık Yolu 11 Yıldır Emekçilerin Örgütlenmesi, Güçlenmesi ve Haklarının Görünür Kılınması İçin Mücadele Ediyor

Emekçinin partisi Bağımsızlık Yolu’nun temel misyonunu hatırlatan Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu’nun 11 yıldır emekçilerin örgütlenmesi, güçlenmesi ve haklarının görünür kılınması için mücadele ettiğini belirtti. Siyasi partiler arası toplantılara yönelik yapılan dışlamalara da değinen Rahvancıoğlu, “Demokrasi adına farklı fikirlerin çağrılmaması kabul edilemez. Biz çağrıldığımız her yere gider fikrimizi söyleriz ama çağrılmamak da mücadelemizi durdurmaz” ifadelerini kullandı.

İşçi haklarına yönelik hazırladıkları kitapçığın güncel mevzuatı içeren kapsamlı bir başvuru kaynağı olduğunu aktaran Rahvancıoğlu, kitabın ücretsiz olarak sendikalardan, Baraka Kültür Merkezi’nden ve Bağımsızlık Yolu’ndan temin edilebileceğini söyledi.

Yabancı işçilerin iş değiştirme hakkının kısıtlanmasına yönelik uygulamayı da eleştiren Rahvancıoğlu, bu kararın patronların talebiyle hayata geçirildiğini belirterek, “Bir yıl çalışmadan iş değiştirememe şartı haksızlıktır. İşçi de patron gibi memnun olmadığı koşullardan ayrılabilmelidir. Bu karar, seçim dönemlerinde patronlardan gelecek finansal destek uğruna alınmıştır” dedi.

Rahvancıoğlu, ülkeye türlü vaatlerle getirilen yabancı işçilerin büyük bir çoğunluğunun gerçek dışı koşullarla karşılaştığını aktararak, “Lojman dedikleri yerler 20–30 kişinin kaldığı odalar, vaat edilen ücretler ödenmiyor, geçinmek imkânsız hale geliyor. İşçilerin haklarını kullanması fiilen engelleniyor” dedi.

On Binlerce Yabancı İşçi Gerçek Dışı Vaatlerle Ülkeye Getirildi

Yabancı işçiler üzerinden yürüyen sömürü sistemine de dikkat çeken Rahvancıoğlu, ülkede on binlerce yabancı işçinin gerçek dışı vaatlerle getirildiğini, sonrasında ise borçlandırılarak patronlara bağımlı hale getirildiğini söyledi.


İşçilerin bir yıl boyunca iş değiştirememe şartının tamamen patronların talebiyle yürürlüğe girdiğini belirten Rahvancıoğlu, “Bu madde işçinin değil patronun hakkını koruyor. İşçi kötü şartlardan kaçamasın, düşük ücretle mecburen çalışsın diye kondu” dedi.

Birçok işçinin barınma adı altında insani olmayan koşullarda tutulduğunu belirten Rahvancıoğlu, “20–30 kişinin aynı odada yaşadığı sözde lojmanlara lojman demek mümkün değil. Vaat edilen ücretin yarısı bile ödenmiyor. Sağlık, ulaşım, beslenme gibi temel gereksinimler tamamen işçiye yükleniyor” diye konuştu.

Sendikal Örgütlenmenin Önüne Bilinçli Engeller Konuyor

Ülkede sendikal örgütlenmenin önüne yasal ve pratik engellerin bilinçli şekilde yerleştirildiğini ifade eden Rahvancıoğlu, “Toplu sözleşme hakkı kâğıt üzerinde var ama fiilen uygulanmıyor. İşçiler sendikalaşmak istediğinde işten atılıyor, tehdit ediliyor. Devlet ise işvereni koruyan bir pozisyonda duruyor” dedi.

Rahvancıoğlu, hazırladıkları işçi hakları rehberinin sendikalardan, Bağımsızlık Yolu’ndan ve Baraka Kültür Merkezi’nden ücretsiz olarak alınabileceğini hatırlatarak, “Bu kitapçık, işçilerin asgari haklarını bilmesi için bir araçtır; fakat esas çözüm örgütlenmektir” vurgusunda bulundu.

Bu Memlekette Yasalar Çalışanı Değil, Sermayeyi Koruyor!

Çalışma hayatına dair yapılan son düzenlemelerin, sermaye örgütlerinin talepleri doğrultusunda şekillendiğini ifade eden Rahvancıoğlu, özellikle çalışma izniyle ilgili değişikliklerin emekçileri daha da zayıflattığını söyledi.


Rahvancıoğlu, “Patron şikâyet ediyor diye işçinin iş değiştirmesi engelleniyor. Patron kârını artırmak için işçinin elini kolunu bağlayan yasalar çıkarılıyor. Bu memlekette yasalar çalışanı değil, sermayeyi koruyor” dedi.

Eşit İşe Eşit Ücret, Asgari Ücret En Düşük Kamu Maaşına Eşitlensin

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, ülkedeki emek sömürüsünü derinleştiren uygulamalara karşı yapılması gereken düzenlemeleri de sıraladı. Mevcut sistemin işçileri giderek yoksullaştırdığını vurgulayan Rahvancıoğlu, ilk olarak kamu yapılan “%40’lık kesinti” uygulamasının tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti.


Bu tür uygulamaların yalnızca maaşı düşürmekle kalmadığını, piyasada çalışan tüm ücretliler üzerinde baskı yarattığını söyleyen Rahvancıoğlu, “Eşit işe eşit ücret uygulanmadığı sürece, emek piyasasında en altta duran, herkesi aşağı çeker. Emekçilerin tamamı zarar görür” dedi.

Asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesini savunduklarını ifade eden Rahvancıoğlu, bunun yalnızca işçilerin değil, vatandaşların tamamının lehine olduğunu belirtti. Rahvancıoğlu,
“Asgari ücret toplumun tabanını oluşturur. Taban ne kadar düşük olursa, tüm ücretler aşağı çekilir. Bu nedenle asgari ücret kamu tabanıyla eşitlenmelidir.” dedi.

10 ve Üzeri İşçi Çalıştıran İşyerlerinde Sendikasız Çalışma Yasaklanmalı

İşçi haklarının korunmasının yolunun örgütlenmeden geçtiğini belirten Rahvancıoğlu, büyük işyerlerinde sendikasız işçi çalıştırılmasının yasaklanması gerektiğini söyledi.


Rahvancıoğlu, “10 kişi ve üzeri işçi çalıştıran her işyerinde sendika zorunlu olmalıdır. İşçilerin günlük sorunları, sadece kendi örgütleri aracılığıyla çözülebilir. Sendikasız bir işyeri, sömürünün sistematik hale geldiği bir işyeridir” dedi.

İşsizlik %5’in Altına Düşene Kadar Yeni Çalışma İzni Verilmemeli

Çalışma yaşamını ucuz işgücüne bağımlı hale getiren politikalara karşı net bir çizgi koyduklarını belirten Rahvancıoğlu, işsizlik oranı %5’in altına düşene kadar yeni çalışma izni verilmemesi gerektiğini söyledi.
Mevcut çalışma izinlerinin yenilenmesi ya da ülkeye gelmiş işçilerin yatay geçiş hakkı tanınmasının ayrı bir konu olduğunun altını çizen Rahvancıoğlu, “Biz burada olan insanların haklarının korunmasını savunuyoruz. Ancak patronlar bir işçiyi getirip sonra daha ucuzunu getirerek ilkini kayıt dışına itiyor. Bu düzen bir sömürü çarkıdır. Kaynağın kurutulması gerekiyor” dedi.

Üniversiteler Öğrenci Adı Altında Kaçak İşçi Yaratıyor

Yabancı işçilerin yalnızca çalışma izniyle değil, “öğrenci” statüsüyle de ülkeye sokulduğunu belirten Rahvancıoğlu, üniversitelerin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini söyledi. Rahvancıoğlu,
“Üniversitelerin öğrenci olarak getirdiği kişilerin kayıt dışı çalışması durumunda ciddi cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Çünkü bu yöntem artık sistematik hale geldi; çalışma izni yerine öğrenci kılıfı kullanılıyor.” dedi.

Ülkeye Girişlerde Sıkı Kontrol Şart

Rahvancıoğlu, ülkeye girişlerde kimlik uygulamasının kaldırılmasının kontrolsüzlüğü artırdığını ve mevcut düzenin kötüye kullanıldığını belirtti. Turist statüsüyle gelenlerin önemli bir bölümünün aslında çalışma amacı taşıdığını ifade eden Rahvancıoğlu, “Ülkeye girişte kalacak yer, maddi imkân ve geri dönme motivasyonunun kanıtlanması gerekir. Bunları belgelendiremeyen kişilerin girişine izin verilmemelidir.” dedi.