Tezbaşar: Yarınlar İçin Tek Güç, Mücadele Azmimizdir 

Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreter Yardımcısı Ali Şahin ve Bağımsızlık Yolu Eğitim Sekreteri Hasan Çağın Tezbaşar, Emeğin Gündemi programına katılarak, Kıbrıs’ın kuzeyindeki özel sektör emekçilerinin, kayıt dışı çalıştırılan emekçilerin, kendi yağında kavrulan küçük esnaf ile küçük İşetmelerin ve kamu emekçilerinin durumunu değerlendirdiler. 

Celal Özkızan: Piyasa Ekonomisinin Boyundurluğundan Kurtulmalıyız 

Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, ilk katıldığı 1 Mayıs yürüyüşündeki anılarından bahsederek her kortejin kendine ayrı bir rengi olduğunu ve kendisinin de bir rengi olmasını veya var olan renklerden birinin parçası olmak istediğini hissettiğini anlattı. Örgütlü mücadele etmenin aslında insanın doğasından geldiğine değinen Özkızan,  ya bir şeyin parçası olursunuz ya da kendi renginizi ortaya koymaya başlarsınız dedi.  

“Emekçi diye bir şey mi kaldı? Dünyanın en zenginleri bile çalışıyor” söyleminin son zamanlarda gündemde olduğuna değinen Özkızan, dünya zenginleri için çalışmak lüksken bizim için çalışmamanın lüks olduğuna parmak bastı.  

Emekçiyi sermayedardan ayıran şeyin sadece aldığı para olmadığına dikkat çeken Özkızan, önemli olan noktalardan birinin de kendi çalışma koşulları üzerindeki söz hakkı sahibi olması olduğuna dikkat çekti. İş yerindeki bütün kuralı piyasanın dayattığı kurallar çerçevesinde kapitalistlerin belirlediğine değinen Özkızan, çalışanın gününün yarısını geçirdiği iş yerinde bir söz hakkı olmadığını aktardı. Özkızan, bu noktada ana meselenin iyi-kötü kapitalistler değil piyasa ekonomisinin boyunduruğundan kurtulmak olmak olduğunu söyledi. 

Özgür Yaşamın Yolu Emek Mücadelesinden Geçer 

İstatistik Kurumu’nun verilerine bakıldığı zaman Kıbrıs’ın kuzeyinde 10 veya altında işçi çalıştıran küçük işletmelerin sayısının azaldığını, 50 ve üzeri işçi çalıştıran büyük sermayenin ve yanında çalıştırdığı kişi sayısının her geçen gün artığına dikkat çeken Özkızan, küçük işletmelerin kapandığını, esnafın battığını ve küçük işletme sahiplerinin ve çalışanlarının büyük şirketlerde çalışan olarak işe başladığını söyledi.  

Özkızan, kendi işletmesini açmak, girişimde bulunmak isteyenlerin hayalinin çok insani bir duygudan geldiğini ve bununla dalga geçmediklerini ifade ederek, daha güzel ve özgür bir yaşamın yolunun bu olmadığını emek mücadelesinden geçtiğini kaydetti. Özkızan “Çok çalışırsanız bir gün zengin olacaksınız” söylemini 700 yıl önce kilisenin yoksullara arsa satmasına benzetti.  

Özel Sektör Çalışanlarının Hakları Geriye Gittikçe Kamu Çalışanlarının Da Hakları Aşağı Çekilecek 

“Göç Yasası’ndan önce işe girmiş olanla şantiyede konteynerlerde uyuyan kişi aynı sınıfa mı mensuptur?” tepkisine karşılık Özkızan, bu insanların yaşam koşulları arasında şüphesiz farklılıklar olduğunu belirterek aynı sınıfın parçaları olmalarının nesnel bir ortaklık olduğunu söyledi. En aşağıda çalışan işçinin durumu kötüye gittikçe kamu çalışanlarının da durumunun kötüye gideceğine dikkat çekti. Bunun Göç Yasası’nın geçmesiyle kamuda deneyimlendiğini hatırlatan Özkızan, yaşanan alım gücü kriziyle Göç Yasası’ndan önce kamuya girenlerin bile deneyimlediğini belirtti. Özel sektör çalışanlarının hakları geriye gittikçe kamu çalışanlarının da haklarının da geriye gitmeye başladığını, Kıbrıs’ın kuzeyinin son 15 yılının buna örnek olduğunu ifade etti. 

Daha Kalabalık Olduğumuzu Kendimize Hatırlatmalıyız 

Özkızan, bütün olumsuzluklara rağmen mücadelenin bizleri ayakta tutan en büyük umut olduğunu dile getirerek özgüvenimizi artırması gereken bir diğer geçekliğin ise “kalabalık” olduğumuzu hatırlamak olduğunu vurguladı. Kıbrıs’ın kuzeyinde ortalama 22 bin işletme olduğuna değinerek sadece 285 tanesinin bütün çalışanların yüzde 35’inden fazlasını istihdam ettiğini aktardı. Özkızan, sayıları bini geçmeyen küçücük bir azınlığın on binlerce insanın üstünde iktidar icra ettiğini, baskı ve sömürü altında tuttuğuna değinerek çoğunluk olarak örgütlenildiğinde, çoğunluğun gücünün gerçekten açığa çıkacağını hatırlarsak mücadelenin çok da umutsuz olmadığını görürüz dedi.  

Tezbaşar: İhtiyaçlarını Karşılayabilmek Adına Çalışan Herkes Emekçidir 

Bağımsızlık Yolu Eğitim Sekreteri Hasan Çağın Tezbaşar, Taksim Sahası’nda yapılan 1 Mayıs’larda daha fazla bir arada olunduğunu ve sloganından yürüyüşüne kadar ayrı bir havası olduğundan bahsetti. 

Eskiden sadece fabrikalarda emek gücüyle çalışanlara emekçi dendiğinden bahseden Tezbaşar, günümüzde banka çalışanlarından avukatlara, sandviç büfesinde çalışanlara kadar geniş bir tanımı kapsadığını söyledi. Tezbaşar, çalışmama gibi bir lüksümüz olmadığını belirterek hayatta kalmak ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına çalışan herkesin emekçi olduğunu kaydetti.  

Küçük İşletme ile Büyük Sermaye Birbirinden Ayrılmalı 

Bağımsızlık Yolu’nun büyük sermayeye karşı yürüttüğü siyasetinde bazı zamanlarda sermaye-emek lafının çarpıttırıldığına değinen Tezbaşar, küçük esnafın sermaye ile aynı olmadığını, berber gibi dükkanı olanların emekçi olduğunu aktardı. Ultra zenginler olarak belirtilen kısmın yüzdelik olarak hesaplandığında yüzde ikiye bile gelmeyecek bir avuç kişiyi temsil ettiğini ekledi. Tezbaşar, dertlerinin binlerce çalışanı olan ve onların yatırımları üstünden tırtıkladığı paralarla zenginliğine zenginlik katan küçük bir azınlık olduğunu, küçük işletme ile büyük sermayedarı birbirinden ayrılması gerektiğine dikkat çekti.

Özel Sektördeki Güvensizlik ve Sendikasızlığın Çalışanlarda Geriliğe Yol Açtı

Tezbaşar, Bağımsızlık Yolu’nun Kiler Çalışanları için ve Pro Temizlik ile ilgili yapılan eylemlerde temel bir sebep olduğunu söyledi. Özel sektördeki güvensizlik ve sendikasızlığın çalışanlarda geriliğe yol açtığını ve özel sektör çalışanlarının, çalışma koşullarına karşı yeterli tepkiyi verememesinden, uzun çalışma saatlerinden gerekli yatırımların yapılamaması veya eksik yapılmasına kadar birçok sıkıntılı durumun içerisinde olduğunu aktardı. Tezbaşar, Kiler Marketlerde yapılan eylemin yine bu sıkıntılı durumlardan kaynaklı olduğundan bahsederek oradaki kasiyerlerin oturmaları için taburelerinin bilerek toplatıldığını ve ayakta çalışmak zorunda bırakıldıklarını aktardı. Bağımsızlık Yolu’nun bu durumu öğrendikten sonra gerekli incelemeleri yaparak birden fazla şubesinin önünde marketi teşhir edecek şekilde eylem yaptığını belirten Tezbaşar, eylemlerde bunun sendikasızlıktan kaynaklı patronun cüreti mesajı verdiklerini söyledi. 

Bağımsızlık Yolu’nun Pro Temizlik şirketi ile ilgili yaptığı eylemden de bahseden Tezbaşar, oradaki çalışanlarında iş yerlerinde sıkıntı yaşadığını ve güvencesiz çalıştırıldıklarından dolayı seslerini çıkarmadıkları için Bağımsızlık Yolu olarak oradaki sorunları gün yüzüne çıkarmayı hedefleyen bir yol izlediklerini aktardı. Pro Temizlik Şirketi’nde bazı çalışanlarım sigorta yatırım primlerinde gerilik olduğunu bu yüzden hastanelerde bakınamadıklarına değindi. 

Eğitimden Sağlığa Birçok Alanda Belli Bir Sermaye Grubunun Hakimiyeti Var

Tezbaşar, eğitimden sağlığa birçok alanda belli bir sermaye grubunun hakimiyeti olduğundan bahsederek devletin kamu kuruluşlarında ciddi bir gerileme olduğunun altını çizdi. Sağlıkta yeterli yatırımın yapılamamasına ve sadece parası olanın özel hastanelerde bakınabildiğine değinerek buna imkanı olmayan emekçilerin sigorta yatırımları eksik bırakıldığında ellerinde olan tek seçeneklerine darbe vurulduğunu ifade etti. Tezbaşar, Pro Temizlik Şirketi için de bu durumun geçerli olduğunu ve çalışanların maaşlarının zamanın da yatırılmadığını ekledi. Eylemde, devletin, kamuya giren veya taşerona verdiği ihalelerde, ihaleleri verirken göz önünde bulundurması ve “bu şirket çalışanlarının takibini yapıyor mu yapmıyor mu” takibinin yapması gerektiğine dikkat çekildiğini aktardı. 

Pandemiden dolayı birkaç senedir yapılamayan, bu yıl 12.sisi düzenlenecek ‘İşçi Filmleri Festivali’nden bahseden Tezbaşar, festivalin 2 ve 11 Mayıs tarihleri arasında “Işık, Kamera ve Emek” sloganıyla yapılacağını açıkladı. Festivalin emeğin filmleri ve işçi sınıfının hikayeleriyle ışık tutacağını dile getirerek 2 Mayıs’ta Bağımsızlık Yolu’nun Kiler Market çalışanlarıyla ilgili olan “Kasiyerler ayağa” adlı belgesel gösteriminin yapılması planlandığını aktardı. 

1 Mayıs Emekçilerin Kapitalizmle Yıllar Boyunca Süren Mücadele Günüdür 

1 Mayıs’ın emekçiler için öneminden bahseden Tezbaşar, emekçiler için senede bir gün işçi sınıfının sokakta yürüttüğü mücadeleyi oraya taşıyacağı ve kapitalizme arasındaki yıllar boyu süren mücadele günü olduğunu anlattı.  

Kıbrıs’ın kuzeyinde önceki yıllara göre 1 Mayıs’lara katılımın azaldığına değinen Tezbaşar, sendikaların emek mücadelesinden koptuğunu ifade etti. Sendikaların 1 Mayıs duyurularına 2 gün öncesinden başlamasını rezalet olarak değerlendirdi. 

Yarınlar İçin Tek Güç, Mücadele Azmimizdir 

Tezbaşar, içinde bulunduğumuz dönemi sermayenin saltanatını sürdürdüğü bir zaman olarak değerlendirerek işçilere uygulanan baskının ve sömürünün git gide artığını ve hakim olduğunu söyledi. Sermayenin saltanatının olduğu yerde emekçinin de partisi vardır ifadelerini kullanan Tezbaşar, yarınlar için elimizdeki tek güç mücadele azmimizdir dedi.  

Şahin: Emekçiler Meslek Farklılıklarından Dolayı Görünmez Kılınıyor 

Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreter Yardımcısı Ali Şahin, ilk defa katıldığı 1 Mayıs yürüyüşü deneyiminden bahsederek, sağdan taraf bir sürü liberal politikanın halka dayatıldığı 2008 yılında, emek hareketleriyle CTP’nin gerildiğini ve o yılki 1 Mayıs’ın bölündüğünü aktardı. 2008 1 Mayıs’ının yoğun katılımlı ve gelen kitlenin muazzam bir başarı hissi yarattığını kaydetti. 

Şahin, emeğini satarak yaşamaya çalışan herkesin emekçi olduğunun altını çizdi. Bir sonraki ay maaş almadığı takdirde hayatını idame ettirmekte zorlanacak, insanca yaşam şartlarını sürdürebilmek için emeğini satmadığı zaman sıkıntı yaşayacak olan herkesin emekçi olduğunu belirten Şahin, emekçinin son zamanlarda meslek farklılıklarından dolayı daha muğlak bir alana sıkıştırıldığını ve görünmez kılındığına değindi.  

Çalışma ve üretim şartları üzerindeki karar hakkının kişiyi hangi sınıfa tabi kıldığını belirlediğini ifade eden Şahin, çalışma koşullarının sermayeden taraf belirlendiğini ekledi. Önemli noktalardan birinin sınıflar mücadelesinde hangi taraftan dahil olmak olduğunu söyledi. 

Sistem, İnsanı Ekonomik Olarak Ulaşamayacağı İllüzyonlar Gördürüyor 

Sistemin, işsizlikten dolayı büfe açmış bir insana sanki gıda zinciri sahibiymiş veya birkaç yıl içinde olabilirmiş hayalini yaşattığına dikkat çeken Şahin, sistemin insanı hayatı boyunca ulaşamayacağı ekonomik şartlarla ilgili çok büyük illüzyonlar yarattığını aktardı. Esas önemli olanın sistemi kırmak olduğunun altını çizdi.  

Şahin, sorunun insanların hangi motivasyonla bir işe girişmek zorunda kalmaları olmadığını, sorunun sistemin var ettiği cennet yaşamı ucunda bile göstermekte çok cimri davrandığı ve bunun çok az sayıda insana tekabül edebilecek bir hayaller silsilesi olduğunun altını çizdi.  

Bölünmüşlüğe Rağmen Emekçiler Sınıfı Birlik Şeklinde Tanımlanmalı 

Kıbrıs’ın kuzeyinde emekçi sınıfının çok katmanlı bir yapısı olduğundan bahseden Şahin, bunun bir bölünmüşlük olduğunu fakat emekçilerin bir sınıf olarak birlik şeklinde tanımlanamayacağı anlamını taşımadığını belirtti. Bölünmüşlüğün, çalışan kesimlerin bir araya gelmesini engelleme ve sistemin ekonomik anlamda karını maksimize edebilmesi için oluştuğunu belirten Şahin, kamu emekçilerinin, özel sektör çalışanlarının, daha güvenceli işlerde çalışan kesimlerin veya üçüncü dünya ülkelerinden gelmiş kişilerin, farklı katmanların bir araya gelemeyeceği şekilde tartışmanın sınıflar mücadelesine sermayenin gözünden bakmak olduğunu ifade etti. Şahin, farkı katmanları sınıfın birliği adına bir araya getirmenin çok zor olduğunu, mümkün olduğunu söylerken ekonomik ve siyasi anlamda basit bir ajandası olmadığını kaydetti.  

Kıbrıs’ın Kuzeyinde Mücadelenin Nasıl Verileceğine Dair Bilince Erişilmeli 

Şahin, Alman düşünür Karl Max’ın “İşçi sınıfı kendi içerisinde yarışmayı sürdürdüğü ve sınıf anlamında birlik bilincine kavuşmadığı sürece birbirine rakiptir” sözünden alıntı yaparak, Kıbrıs’ın kuzeyini Marx’ın tarif ettiği rakiplik durumunun pik noktası olduğunu dile getirdi. Özel sektör çalışanlarının kamu emekçileriyle karşı karşıya getirildiğini, kamunun içerisinde Göç Yasası’yla ve öncesinden girenlerin kutuplaşmaya itildiğinin altını çizdi. Şahin, Kıbrıs’ın kuzeyinde fiziki şartlar gereği kötü koşullarda olan kol gücüne dayalı işlerin ağırlıkla farklı ülkelerden gelmiş insanlar tarafından yapıldığına ve bunun Kıbrıslı-Türkiyeli üstünden veya “ortalık Afrikalı doldu” gerilimiyle sunulduğuna değinerek bunların sınıfın birliğini netleştirmede zorlaştıran unsurlar olduğunu ifade etti. Şahin, kapitalizm küresel bir sistem olarak yürüyorsa ve sınıf mücadelesi anlamında sermayeyle emekçi sınıfları arasındaki mücadele bir bütünlük arz ettiğini ve Kıbrıs’taki anomali şartlarda Kıbrıs’ın kuzeyine sıkışmış olan mücadelenin de kendi içerisinde bütünsellikten payını aldığını aktardı. Bütünlüğü görüp Kıbrıs’ın kuzeyine özgü şartlar içerisinde mücadelenin nasıl verilebileceğine dair bilince erişilmesi gerektiğini söyledi. 

Son Yirmi Yıldır Emekçi Sınıflar Arasında Muazzam Bir Nesnel ve İdeolojik Bölünme Yaratıldı

Bağımsızlık Yolu’nun 2014 yılında “Özel sektörde sendikasız işçi çalıştırılmak yasaklansın talebi” kampanyasının nasıl ortaya çıktığını anlatan Şahin, Kıbrıs’ın kuzeyinde son yirmi yıldır emekçi sınıflar arasında muazzam bir nesnel ve ideolojik bölünme yaratıldığını söyledi. Şahin, Bağımsızlık Yolu’nun yola çıkarken emek siyaseti yürütecekse emeğin bu derece bölünmüş olduğu koşullarda yapılması gereken temel unsurun emeğin örgütsüzlüğüne ve bu anlamda ayrı durumuna, parçalanmışlığına dair bir söylem ve pratik ortaya koymak olduğunu ifade etti. 

Şahin, Kıbrıs’ın kuzeyinin kendine özgü şartlarının, kendine özgü yönler ve mücadele pratikleri ortaya çıkarmak zorunda bıraktığını belirterek, vatandaşların belirli bir sektöre, üçüncü dünya ülkelerinden gelenlerin ise başka bir sektöre sıkıştığı düzende bu kesimlerin yaşamlarının siyasal anlamda bir araya gelecek şekilde düzenlenmediği gözlemi sonucunda “10 ve üzeri çalışanı olan iş yerlerinde sendikasız işçi çalıştırılmak yasaklansın talebi” mücadelesinin oluşturulduğunu aktardı. Şahin, emeğin örgütsüzlüğü ve parçalanmışlığını anlatma anlamında sendikasız çalıştırılmanın yasaklanması talebinin özellikle özel sektör çalışanlarına ayrıca hitap eden bir talep olduğunu belirtti.  Yasal anlamda bir kazanıma dönüşmemiş olsa bile partinin en büyük başarılarından birinin bu taleple birlikte özel sektör çalışanlarının gayri insani koşullarda çalıştığına dair kamuoyunda büyük bir dikkat yaratmış olması olduğunun altını çizdi. 

Bir Yasanın Kazanım Haline Gelmiş Olması Her Anlamda Faydalanabildiğimiz Anlamına Gelmiyor  Anayasaya göre, kamuda süreklilik arz eden her türlü görevin kamu görevlileri tarafından yapılması gerektiği maddesine değinen Şahin, anayasada yazılmasına rağmen hem aksinin yapıldığını hem de yatırımların dahi zamanında yapılmadığı, emekçilerin sağlık hizmetinden dahi mahrum bırakıldığı koşullardan geçildiğini söyledi. Bir yasanın kazanım haline gelmiş olması, her anlamıyla faydalanabildiğimiz, lehimize olan kuralları uyguladığımız, sermayenin aleyhine olan kuralları uygulatabildiğimiz anlama gelmediğini aktardı. Bir yasanın kazanım haline gelmiş olması veya yeni kazanımlar elde etmenin kazanılmış hale gelmiş olmasını sınıflar mücadelesinin bir parçası olduğunu belirtti. Şahin, 1 Mayıs’ta 364 gün boyunca verilen mücadelenin, söylenen sözlerin daha görünür hale geldiğini ekledi. Emek, emekçinin sözü ve görünürlüğüyle değer kazandığını belirterek görünürlüğün ekonomik ve siyasal anlamda mücadelenin seyrine bağlı olduğunu söyledi.