Geçen günlerde yapılan Kapalı Maraş Toplantısı birçok farklı boyutuyla tartışıldı. Kıbrıslı Türklerin seçtiği Cumhurbaşkanı’nın toplantıya davet edilmemesi, muhalefet partilerine son dakika ve iş ola davet gönderilmesi, toplantıyı düzenleyen kurumun başka bir ülkeden olması, toplantı yeri olarak Kapalı Maraş’ın seçilmesi gibi birçok nokta haklı olarak eleştirildi ve eleştirilmeye devam ediyor. Gerek sokak eylemlerinde gerekse de bireysel olarak vurgulanan Birleşmiş Milletler kriterleri ve siyasi teamüller bir yana, toplantının ne amaçla yapıldığının anlaşılması için olaya daha geniş bir perspektiften bakılmasına ihtiyaç duyulduğu görüşündeyiz. Muhalefetten AKP yandaşlığına geçen Türkiye Barolar Birliği’nin bir paravan olduğu açıkça ortadadır. İşbirlikçilerin başını çeken başbakan Tatar’ın ve tüm diğer yerli işbirlikçilerin ağız birliği etmişçesine Maraş’ın kktc toprağı olduğu ancak Kıbrıslı Elen sahiplerinin de bu toprakları kktc kontrolünde kullanabileceği vurgusu manidardır. Bağımsızlık Yolu Mağusa Örgütü olarak resmin bütününe baktığımızda tek bir şey görüyoruz; kendi ülkesini betona boğan, inşaat şirketlerine daha fazla rant sağlamak için kullanılamayacak kadar büyük havalimanları, hastaneler inşa eden, doğa katliamı demek olan Kanal İstanbul projesini ısrarla savunan zihniyeti. İşbirlikçi UBP-HP hükümeti nasıl ki sermaye dostu bir imar planı hazırlayıp daha sonra da sırf kar marjı yükselsin diye rafa kaldırmışsa, bugün Kapalı Maraş’ın AKP destekli inşaat şirketlerinin ağzını sulandıracak şekilde imara açılması için de ön hazırlıkları yapmaktadır. Toplantı boyunca atılan milliyetçi ve hamasi nutuklar işin bahanesidir. Kapalı Maraş açılımı denilen tam anlamıyla bir beton rantıdır.
Bağmsızlık Yolu Mağusa Örgütü